- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 145,715
- Tepkime puanı
- 0
Semra PELEK - Gazeteci
İçinde Nazizm yanlılarının olduğu aşırı sağcı parti AfD (Almanya için Alternatif), genel seçimlerde eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) toprakları olan Almanya'nın doğusunda büyük bir farkla en güçlü parti haline geldi. Thüringen, Saksonya, Saksonya-Anhalt gibi bölgelerde AfD’nin birinci sırada yer alması ülke haritasının doğusunu maviye boyandı.
Ancak, zannedildiğinin aksine eski Doğu Almanya eyaletlerinin AfD’ye yönelmesi yeni bir olgu değil. AfD, 2014’ten bu yana bu bölgelerde oylarını istikrarlı şekilde artırıyor. Parti 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Almanya genelinde ikinci, doğuda ise açık ara birinci haline geldi. Thüringen’de yüzde 32,8 ile birinci gelerek Almanya’da 1945’ten sonra bir eyalette seçim kazanan ilk aşırı sağ parti oldu. Saksonya’da yüzde 30,6 ile ikinci, Brandenburg’da ise oy oranını 6,5 puan artırarak yüzde 29 ile ikinci sırada yer aldı.
Türkiye’de bu konuda yapılan en kolay açıklamalar ‘ekonomik nedenlere’ odaklandı. Ancak, tek başına ekonomik zorlukların, bir partiyi böylesine çizgisel bir şekilde güçlendirmesi mümkün değil. Araştırmalar da AfD'ye oy verme eğiliminin Doğu Almanların ekonomik dezavantajlarıyla bağlantılı olduğu teorisinin temelsiz olduğunu gösteriyor.
Birleşmeden 35 yıl sonra bile Doğu Almanların gelirlerinin Batı'ya kıyasla hâlâ yüzde 15 civarında daha düşük olduğu doğru. Batı'daki mal varlığı, Doğu'dakinden iki ila üç kat daha yüksek. Ancak, araştırmalar göre doğudaki seçmenler durumlarının “oldukça iyi olduğunu” söylüyor. Geçen yılki bir araştırmada doğudaki insanların üçte ikisi ekonomik durumlarını ‘iyi’ veya ‘çok iyi’ olarak değerlendirdi; bu oran Batı'dakinden sadece biraz daha az.
Peki, öyleyse Almanya’da bu bölgelerin giderek daha fazla sağ popülizmi seçmesinin nedenleri ne? Bu konuda yapılan iki ayrı kapsamlı araştırmada ilginç sonuçlar elde edildi.
Münster Üniversitesi’nden bir ekip, doğu eyaletlerindeki sağ popülist eğilimlerin, yabancılara karşı savunma refleksi, tanınmama algısı ve kurumsal güvensizlikten oluşan bir “üçlü sendrom” ile bağlantılı olduğunu tespit etti. Sonuçlar şöyle: Sağ popülist partilere oy verenler, siyasetin alıştıkları dünyaya müdahale ettiği duygusuna kapılıyor. Siyasetin kendilerinden göçü, artan kültürel ve etnik çeşitliliği kabullenmelerini, vergileriyle göçmenleri desteklemelerini, yeni cinsiyet ilişkilerini ve alternatif yaşam tarzlarını benimsemelerini beklediğini düşünüyorlar. Kendilerini toplumda dezavantajlı, tanınmayan ve göz ardı edilen kesim olarak görüyor, yabancılaşma hissi ve dışlanmışlık algıları için siyaseti suçluyorlar. Siyasi kurumlara ve hükümete duydukları güven düşük, demokrasinin işleyişinden memnun değiller. Doğu Almanya’da yaygın olan duygu şu: “Toplum benim gibi insanları umursamıyor.”
Münih Üniversitesi ifo Enstitüsü’nün 2017’de yaklaşık 5 bin kişiyle yapılan anket sonuçlarının seçim sonuçlarıyla karşılaştırıldığı araştırmasında ise toplumsal dayanışma ile Avrupa’daki sağ popülizmin yükselişi arasındaki ilişki incelendi. Buna göre AfD’nin Doğu Almanya’daki başarısının nedeni yoksulluk değil, başarının nedeni toplumsal çeşitlilik ve devlet kurumlarına yönelik reddedişle bağlantılı. Zaten bu nedenle sağ popülist partiler seçim propagandalarında ekonomi yerine ‘yabancılaşma’ ve ‘elit karşıtlığı’ söylemlerine odaklanıyor. Araştırmacılara göre birçok Brexit veya Trump seçmeni de örneğin yapacakları seçimin ekonomik zararlarının farkındaydı; ancak bunu ulusal egemenliklerini artırmanın bir bedeli olarak bilinçli şekilde kabullendiler.
Araştırmanın diğer sonuçları ise şöyle: Özellikle toplumsal dayanışmanın zayıf olduğu bölgelerde AfD güçleniyor. Dayanışmanın güçlü olduğu Güney Bavyera ve Baden-Württemberg’de AfD’ye verilen oy oranı düşük. AfD’nin en güçlü Doğu Saksonya ise Almanya’da en zayıf toplumsal dayanışma düzeyine sahip yer.
Daha az toplumsal hoşgörü gösteren bu kesimler, AfD’nin çoğulculuk ve elit karşıtı söylemine duyarlı hale geliyor. Doğu Almanya’da AfD oy oranlarının yüksek olduğu yerlerde, ‘yalancı basın’ ve ‘vatan haini’ gibi söylemler yaygın.
Araştırmacılardan Rösel ve Lasare Samartzidis bu konuda yazdıları bir makalede şu ilginç tespitte bulunuyor: “Biz Doğu Almanya’da AfD’nin daha yüksek oy oranlarına ulaşmasının ekonomik adaletsizlik algısından ziyade, toplumsal çeşitliliğe ve devlet kurumlarına yönelik reddedişle bağlantılı olduğunu gösterebiliyoruz. Popülist eğilimlerle mücadele etmek isteyen siyaset, tolerans ve güven inşa etmeye yatırım yapmalıdır. Daha fazla para harcayıp beton ve asfalt dökmek sorunu çözmez.”
İçinde Nazizm yanlılarının olduğu aşırı sağcı parti AfD (Almanya için Alternatif), genel seçimlerde eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) toprakları olan Almanya'nın doğusunda büyük bir farkla en güçlü parti haline geldi. Thüringen, Saksonya, Saksonya-Anhalt gibi bölgelerde AfD’nin birinci sırada yer alması ülke haritasının doğusunu maviye boyandı.
Ancak, zannedildiğinin aksine eski Doğu Almanya eyaletlerinin AfD’ye yönelmesi yeni bir olgu değil. AfD, 2014’ten bu yana bu bölgelerde oylarını istikrarlı şekilde artırıyor. Parti 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Almanya genelinde ikinci, doğuda ise açık ara birinci haline geldi. Thüringen’de yüzde 32,8 ile birinci gelerek Almanya’da 1945’ten sonra bir eyalette seçim kazanan ilk aşırı sağ parti oldu. Saksonya’da yüzde 30,6 ile ikinci, Brandenburg’da ise oy oranını 6,5 puan artırarak yüzde 29 ile ikinci sırada yer aldı.
YÜKSELİŞİN NEDENİ YOKSULLUK DEĞİL
Türkiye’de bu konuda yapılan en kolay açıklamalar ‘ekonomik nedenlere’ odaklandı. Ancak, tek başına ekonomik zorlukların, bir partiyi böylesine çizgisel bir şekilde güçlendirmesi mümkün değil. Araştırmalar da AfD'ye oy verme eğiliminin Doğu Almanların ekonomik dezavantajlarıyla bağlantılı olduğu teorisinin temelsiz olduğunu gösteriyor.
Birleşmeden 35 yıl sonra bile Doğu Almanların gelirlerinin Batı'ya kıyasla hâlâ yüzde 15 civarında daha düşük olduğu doğru. Batı'daki mal varlığı, Doğu'dakinden iki ila üç kat daha yüksek. Ancak, araştırmalar göre doğudaki seçmenler durumlarının “oldukça iyi olduğunu” söylüyor. Geçen yılki bir araştırmada doğudaki insanların üçte ikisi ekonomik durumlarını ‘iyi’ veya ‘çok iyi’ olarak değerlendirdi; bu oran Batı'dakinden sadece biraz daha az.
‘BENİM GİBİ İNSANLAR UMURSANMIYOR’
Peki, öyleyse Almanya’da bu bölgelerin giderek daha fazla sağ popülizmi seçmesinin nedenleri ne? Bu konuda yapılan iki ayrı kapsamlı araştırmada ilginç sonuçlar elde edildi.
Münster Üniversitesi’nden bir ekip, doğu eyaletlerindeki sağ popülist eğilimlerin, yabancılara karşı savunma refleksi, tanınmama algısı ve kurumsal güvensizlikten oluşan bir “üçlü sendrom” ile bağlantılı olduğunu tespit etti. Sonuçlar şöyle: Sağ popülist partilere oy verenler, siyasetin alıştıkları dünyaya müdahale ettiği duygusuna kapılıyor. Siyasetin kendilerinden göçü, artan kültürel ve etnik çeşitliliği kabullenmelerini, vergileriyle göçmenleri desteklemelerini, yeni cinsiyet ilişkilerini ve alternatif yaşam tarzlarını benimsemelerini beklediğini düşünüyorlar. Kendilerini toplumda dezavantajlı, tanınmayan ve göz ardı edilen kesim olarak görüyor, yabancılaşma hissi ve dışlanmışlık algıları için siyaseti suçluyorlar. Siyasi kurumlara ve hükümete duydukları güven düşük, demokrasinin işleyişinden memnun değiller. Doğu Almanya’da yaygın olan duygu şu: “Toplum benim gibi insanları umursamıyor.”
Münih Üniversitesi ifo Enstitüsü’nün 2017’de yaklaşık 5 bin kişiyle yapılan anket sonuçlarının seçim sonuçlarıyla karşılaştırıldığı araştırmasında ise toplumsal dayanışma ile Avrupa’daki sağ popülizmin yükselişi arasındaki ilişki incelendi. Buna göre AfD’nin Doğu Almanya’daki başarısının nedeni yoksulluk değil, başarının nedeni toplumsal çeşitlilik ve devlet kurumlarına yönelik reddedişle bağlantılı. Zaten bu nedenle sağ popülist partiler seçim propagandalarında ekonomi yerine ‘yabancılaşma’ ve ‘elit karşıtlığı’ söylemlerine odaklanıyor. Araştırmacılara göre birçok Brexit veya Trump seçmeni de örneğin yapacakları seçimin ekonomik zararlarının farkındaydı; ancak bunu ulusal egemenliklerini artırmanın bir bedeli olarak bilinçli şekilde kabullendiler.
Araştırmanın diğer sonuçları ise şöyle: Özellikle toplumsal dayanışmanın zayıf olduğu bölgelerde AfD güçleniyor. Dayanışmanın güçlü olduğu Güney Bavyera ve Baden-Württemberg’de AfD’ye verilen oy oranı düşük. AfD’nin en güçlü Doğu Saksonya ise Almanya’da en zayıf toplumsal dayanışma düzeyine sahip yer.
Daha az toplumsal hoşgörü gösteren bu kesimler, AfD’nin çoğulculuk ve elit karşıtı söylemine duyarlı hale geliyor. Doğu Almanya’da AfD oy oranlarının yüksek olduğu yerlerde, ‘yalancı basın’ ve ‘vatan haini’ gibi söylemler yaygın.
Araştırmacılardan Rösel ve Lasare Samartzidis bu konuda yazdıları bir makalede şu ilginç tespitte bulunuyor: “Biz Doğu Almanya’da AfD’nin daha yüksek oy oranlarına ulaşmasının ekonomik adaletsizlik algısından ziyade, toplumsal çeşitliliğe ve devlet kurumlarına yönelik reddedişle bağlantılı olduğunu gösterebiliyoruz. Popülist eğilimlerle mücadele etmek isteyen siyaset, tolerans ve güven inşa etmeye yatırım yapmalıdır. Daha fazla para harcayıp beton ve asfalt dökmek sorunu çözmez.”