- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 295,472
- Tepkime puanı
- 0
İBB operasyonu ve Ekrem İmamoğlu'nun evinin polis tarafından basılarak gözaltına alınmasının ardından başlayan eylemlerde anayasal hakkını kullanan yurttaşlar pek çok noktada polis baskısıyla karşılaştı.
Ardından çok sayıda kişi emniyet güçleri tarafından işkence, darp, hakaret ve tehdide maruz kaldığını duyurdu.
Bunlardan biri de üniversite öğrencisi Eren Üner.
Üner'e İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde yapılan işkence, ardından Emniyet Genel Müdürlüğü ile Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nin olayın üstünü örtme çabası yaşananların soruşturulmamasının da suç olduğunu hatırlatıyor.
19 Mart'tan bu yana gözaltında, eylemlerde yapılan hukuksuzlukları eski Anayasa Mahkemesi raportörü ve soL yazarı Ali Rıza Aydın’a sorduk.
İşkence iddialarının haber niteliği taşımıyormuşçasına medyanın bir alanına sıkıştırılmasını "garabet" olarak nitelendiren Aydın, "Bu savlara karşı çıkışların Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nden gelmesi bir başka garabet" dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) sıklıkla tekrarladığı gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin işkenceyi yasaklayan 3. maddesini1 hatırlatarak, söz konusu maddenin "demokratik toplumların en temel değerlerinden birini içerdiğini" belirtti.
Aydın, 3. maddenin ihlal edildiği iddialarına yol açan fiili durumlar arasında polis tarafından gözaltına alınan kişilere kötü muamele uygulandığı veya gözaltı koşullarının insanlık dışı veya küçük düşürücü olduğu yolundaki şikayetlerin devletler tarafından hemen soruşturulmak zorunda olduğunu vurguladı. Aydın şunları söyledi:
"1987 tarihli Birlemiş Milletler İşkenceyi Önleme Sözlemesi’nde yer alan tanıma göre de, 'bir suç için cezalandırmak veya kendisini veya üçüncü kişiyi sindirmek veya baskı altında tutmak amacıyla veya her türlü ayırımcılığa dayalı nedenlerle bir kişiye kasıtlı olarak ister fiziksel, ister ruhsal olarak şiddetli acı verilmesi veya eziyet yapılması eylemi işkencedir.'
Devletlerin, açık bir şikâyetin olmadığı durumlarda dahi işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin belirtiler varsa soruşturma yapma yükümlülüğü bulunmaktadır. İşkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin soruşturmaların etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturma makamlarının, şikâyeti öğrenir öğrenmez veya şikâyet açıklığa kavuşturulur kavuşturulmaz soruşturma başlatması gerekmektedir.
Soruşturmanın derhâl soruşturma işlemlerine girişilmek suretiyle fiilen başlatılması gerekir. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir.
Bizim Anayasamızda 17. madde 'Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan hakları haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz' diyerek işkenceyi yasaklamış, bu konudaki evrensel kuralları benimsemiştir.
Bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi, 'Devletin temel amaç ve görevleri' kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir."
"Hukuk bireyi ve toplumu, hak ve özgürlükleri koruyucu olmakla birlikte karşı hukuk bu güvenceyi ortadan kaldıracak biçimde düzenlenebilmektedir" diyen Ali Rıza Aydın, RTÜK ve DMM'nin bu karşı hukuk örnekleri arasında yer aldığını ifade etti.
Suçun hükmen sabit olmasını saptama görevinin söz konusu kurumlar yerine mahkemelerde olduğunun altını çizen Aydın "Ancak bu konuda bakılması gereken hukuk ve yargı kararları kadar, devletin ve hukukun hangi ilişkilerin ürünü olduğudur. İnsanlığa karşı suç bir devletin bir dönemdeki hukukuna, keyfiliğine hapsedilemez" diye konuştu.
İşkence ve eziyetin insanlığa karşı suç olduğunu, zamanaşımı da işlemediğini belirten Aydın şöyle devam etti:
"Siyasi, felsefi, ırksal veya dinsel nedenlerle bireylere ya da toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işkence ve eziyet yapılması insanlığa karşı suçtur. Zamanaşımı işlemez.
Protesto hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı, örgütlenme ve siyasi faaliyet hakkı, direnme hakkı insanlık tarihi için vazgeçilmezdir. Engellenemez.
Olayı ekonomik ilişkilerle, siyasetle, devlet ve hukukla birlikte bütünsel okumak zorundayız. Sömürücü düzenle birlikte okumak zorundayız."
Eren Üner'e neler olduğunu hatırlayalım.
Ünver geçtiğimiz ay gözaltına alındı. Gözaltında işkence ve hakaretlere maruz kaldığını duyurdu, polis memurları hakkında suç duyurusunda bulundu.
soL'un incelediği suç duyurusu belgesine göre, Üner'in, gözaltı paylaşımlarını alıntıladığı bazı polis memurlarının kendisini şikayet etmesi üzerine soruşturma başlatıldı. Ardından 24 Mart'ta evinde gözaltına alınan Üner, Vatan Caddesi'nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldü.
Üner, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü giriş kapısından geçildikten sonra soldaki çalışma odasına götürüldüğünü ve bu odada, 6 polis memuru tarafından saatlerce dövüldüğünü ve işkenceye uğradığını anlattı. Paylaşım yaptığı polisler de odaya getirildi, darp edildiği anlar onlara izletildi.
Üner'in darp edildiği sırada, CMK'dan talep edilen ve şubeye gelen 2020 yılında kurulan İstanbul 2 No'lu Barosu'na bağlı Avukat İsmail Gümüş de olaya müdahale etmedi, polis memurlarına "Az dövün" dedi.
Yaşananlara dair çeşitli kurumlar açıklamalarda bulunurken, İsmail Gümüş’ün bağlı olduğu İstanbul 2 No’lu Barosu sessiz kaldı.
soL, İstanbul 2 No'lu Barosu'yla telefonla yaptığı görüşmede “Yaşananlara dair herhangi bir açıklamada bulunmayan İstanbul 2 No’lu Barosu, durumu nasıl değerlendiriyor?” sorusunu yönlendirdi. Barodaki ilgili kişi, “Yetkilimizle görüştüm. Konuyla alakalı teferruatlı bir araştırma yapılıyor. Kurul incelemesinde ve takipte. Yönetim kurulu toplanacak ve konuyla ilgili neticeye varılacak. Henüz kesinleşmiş bir karar yok” yanıtı verdi.
Üner'in iddia ettiği durum, avukat İsmail Gümüş açısından meslekten atılmayla sonuçlanması gereken bir suç. Öte yandan, Gümüş'ün kendisi de ilgi çekici.
Söz konusu avukat kendisini "Asal Eğitim Kurumları Kurucu Genel Müdürü, ASAL VIP Kurs Merkezi Kurucusu, Ülkücü Eğitimci - Yazar" olarak tanımlıyor.
MHP'li avukat aynı zamanda partisinin son seçimde Adıyaman'dan ilk sırada milletvekili adayıydı ancak MHP Adıyaman'dan vekil çıkaramadı.
Gümüş'ün daha önce de 2015’te yaşamını yitiren adaşı yazar İsmail Gümüş’e ait kitabı, kendi kitabı gibi yeniden bastırdığı ortaya çıkmıştı. Gümüş, Bahçeli'ye de hediye ettiği kendisine ait olmayan kitapla imza günleri düzenlemişti.
soL, İsmail Gümüş isimli başka bir avukat bulunmadığını tespit etti, ancak 2 Numaralı Baro'nun soruları yanıtsız bırakması nedeniyle yukarıda aktarılan kişinin, Üner'in işkence gördüğünü iddia ettiği sorguya giren avukat olduğunu teyit edemedi.
İsmail Gümüş'ün 31 Mart 2024'te sosyal medya hesabından paylaştığı, Devlet Bahçeli'yle çekilmiş fotoğrafı.
Üner'in darp edilmesinin ardından her iki kulağı, ensesi, her iki kolu ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izleri meydana geldi.
Hekim kontrolüne Üner'le beraber polis memurları da girerken, hastanede Üner'in herhangi darba uğramadığına dair rapor hazırlandı.
Bu arada Eren Üner tutuklandı.
Üner, cezaevine teslim edileceği sırada, cezaevi görevlisi jandarma personeline, vücudunda darp olduğunu belirtti. Darp izlerini gören jandarmalar Üner'i cezaevine almadı, darp izlerini gösteren rapor alınarak cezaevine getirilmesi gerektiğini polise bildirildi.
Haseki Hastanesi'ne götürülen Üner'e ait hastane raporunda darp ve cebir izleri belirtildi.
Üner'in paylaşımının ardından Emniyet Genel Müdürlüğü dün X'ten açıklama yaparak yaşananları yalanladı. Üner hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.
Emniyet'in açıklamasında Üner'in elindeki belgeler de reddedildi.
Üner'in "adli makama / kolluk birimine şiddet ya da kötü muamele gördüğüne dair başvurusunun olmadığı" iddia edildi.
Eren Üner'se sosyal medya hesabından Emniyet'in açıklamasını alıntılayarak suç duyurusunu, belge numarasına kadar paylaştı. "Yapılan açıklama gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.
Sosyal paylaşım sitesi X de Emniyet'in açıklamasına "E.Ü'nün işkenceye dair başvurusu olmadığı bilgisi doğru değildir, @erennuner 8 Nisan tarihinde işkenceci polislerden şikayetçi olduğunu belirtmiş ve şikayet tutanağını paylaşmıştır" notu düştü.
Eren Üner, "Suç duyurumuzun üstünden 15 gün geçmiş olmasına rağmen savcılık kamera görüntülerini halen emniyetten talep etmedi. Kamera görüntülerinin yok olmasından (!) endişe ediyorum" diye yazdı.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un yönettiği Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) de, Üner'in ve avukatlarının iddialarını yalanlamaya çalıştı.
"20 Nisan 2025 tarihine kadar herhangi bir adli makama/kolluk birimine şiddet ya da kötü muamele gördüğüne dair başvuruda bulunmadığı" öne sürüldü.
Üner'in avukat eşliğinde alınan ifadesinde de darp, cebir ya da kötü muamele konularından bahsetmediği söylendi.
Oysa Üner'in aldığı darp raporu Fahrettin Altun'un iddialarını yalanlıyor.
Üner, yaşadığı işkencenin ardından 2 hafta sonra aldığı darp raporunu soL'la paylaştı. 11 Nisan tarihli rapora göre, o tarihte Üner'in vücudunda hâlâ darp izleri bulunuyordu:
"Darp beyanı ile gelen hastanın servikal vetebra hizasında hassasiyeti, sol kol deltoid üzerinde 10x10 cm boyutunda ekimoz (eskiden), sağ önkol dış yüde dermatit lehine yorumlanan alanlar, sağ el bileğinde 1x0,5 cm boyutunda epidermiste minimal soyulma ve iyileşme dokusu görüldü."
soL'un ulaştığı Üner'in avukatı da, Emniyet ve DMM'nin gerçek dışı açıklamaları karşısında, "Suç duyurusunu bizzat ben yaptım" dedi. Avukat suç duyurusuna rağmen 15 gündür hiçbir işlem yapılmadığını vurguladı. "2 gün sonra zaten 30 günlük süre doluyor, 30 gün geçtikten sonra zaten kamera kayıtları silindi deyip göndermeyecekler" diye konuştu.
Bu arada X, Emniyet'te olduğu gibi DMM'nin paylaşımının altına da not düştü ve şu ifadeleri ekledi: "Şahsın şikayetçi olmadığı iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Şahıs, kendi hesabından açıklama yaparak suç duyurusunda bulunduğunu belirterek ilgili evrakı paylaşmıştır."
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün açıklamasından 3 dakika sonrasında bugün polisin Eren Üner’in evine gittiğini aktaran avukat, Üner hakkında paylaşımlar yüzünden bir daha gözaltı kararı verilmiş olabileceğini, durumu teyit etmeye çalıştıklarını ifade etti.
Üner, sosyal medya hesabından bugün savcılığa gideceğini ve ifade vermek istediğini söyleyeceğini duyurdu.
DMM, adı üstünde, "dezenformasyonu önlediğini" iddia ediyor.
Ancak AKP'li bu devlet kurumu tam tersine kendisi dezenformasyon yapıyor.
Gerçekleri ortaya çıkarmak bir yana, Saray muhafızı Fahrettin Altun'un kurumu adeta yalan söylüyor. Bunu yaparken olayları kitabına uydurma gereği bile duymuyor.
Herhangi bir kurumun açıklamasını desteklemek adına, saatler hatta zaman zaman dakikalar içerisinde, araştırma-inceleme yapılmadan paylaşım yapılıyor. Doğru ya da yanlış bir kanıya varmanın bile zor olduğu uzmanlık gerektiren konularla ilgili dahi, bilgi sahibi olunması zor süreler içerisinde DMM söz söyleyebiliyor.
Bu yargılarını neye dayandırdıklarını da bilmiyoruz.
Aslında yaşananlar daha önce de benzer bir duruma düşen kurumun asıl amacının ne olduğu konusunda aylardır kamuoyuna fikir veriyordu. Son örnekse hem acziyeti hem de kötü niyeti ortaya çıkarmış oldu.
İçişleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet de, teşkilatta soruşturma ve yaptırım gerektiren bir konu, üniversite öğrencisinin cesaretiyle açığa çıktığı için bu olayın üzerine gidiyor. Çarpıtmalarının sebebi bu, panik.
Yani kurumlar halka yalan söylemekten çekinmiyor.
Belgeleri ortaya çıkan Eren Üner vakasında İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın özür dileyeceğini sanmıyoruz.
Üstelik AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hemen arkasında sıralanan bu isimlerin iktidarın ömrünü uzatmak adına adımlar atmayı sürdüreceğini tahmin etmek de zor değil.
Öte yandan yalan söyledikleri halkın büyük bölümü artık onlara inanmıyor.
Ardından çok sayıda kişi emniyet güçleri tarafından işkence, darp, hakaret ve tehdide maruz kaldığını duyurdu.
Bunlardan biri de üniversite öğrencisi Eren Üner.
Üner'e İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde yapılan işkence, ardından Emniyet Genel Müdürlüğü ile Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nin olayın üstünü örtme çabası yaşananların soruşturulmamasının da suç olduğunu hatırlatıyor.
'Soruşturulmaması da sözleşmelere aykırı'
19 Mart'tan bu yana gözaltında, eylemlerde yapılan hukuksuzlukları eski Anayasa Mahkemesi raportörü ve soL yazarı Ali Rıza Aydın’a sorduk.
İşkence iddialarının haber niteliği taşımıyormuşçasına medyanın bir alanına sıkıştırılmasını "garabet" olarak nitelendiren Aydın, "Bu savlara karşı çıkışların Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nden gelmesi bir başka garabet" dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) sıklıkla tekrarladığı gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin işkenceyi yasaklayan 3. maddesini1 hatırlatarak, söz konusu maddenin "demokratik toplumların en temel değerlerinden birini içerdiğini" belirtti.
Aydın, 3. maddenin ihlal edildiği iddialarına yol açan fiili durumlar arasında polis tarafından gözaltına alınan kişilere kötü muamele uygulandığı veya gözaltı koşullarının insanlık dışı veya küçük düşürücü olduğu yolundaki şikayetlerin devletler tarafından hemen soruşturulmak zorunda olduğunu vurguladı. Aydın şunları söyledi:
"1987 tarihli Birlemiş Milletler İşkenceyi Önleme Sözlemesi’nde yer alan tanıma göre de, 'bir suç için cezalandırmak veya kendisini veya üçüncü kişiyi sindirmek veya baskı altında tutmak amacıyla veya her türlü ayırımcılığa dayalı nedenlerle bir kişiye kasıtlı olarak ister fiziksel, ister ruhsal olarak şiddetli acı verilmesi veya eziyet yapılması eylemi işkencedir.'
Devletlerin, açık bir şikâyetin olmadığı durumlarda dahi işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin belirtiler varsa soruşturma yapma yükümlülüğü bulunmaktadır. İşkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin soruşturmaların etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturma makamlarının, şikâyeti öğrenir öğrenmez veya şikâyet açıklığa kavuşturulur kavuşturulmaz soruşturma başlatması gerekmektedir.
Soruşturmanın derhâl soruşturma işlemlerine girişilmek suretiyle fiilen başlatılması gerekir. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir.
Bizim Anayasamızda 17. madde 'Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan hakları haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz' diyerek işkenceyi yasaklamış, bu konudaki evrensel kuralları benimsemiştir.
Bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi, 'Devletin temel amaç ve görevleri' kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir."
'İşkence ve eziyet insanlığa karşı suçtur, zamanaşımı işlemez'
"Hukuk bireyi ve toplumu, hak ve özgürlükleri koruyucu olmakla birlikte karşı hukuk bu güvenceyi ortadan kaldıracak biçimde düzenlenebilmektedir" diyen Ali Rıza Aydın, RTÜK ve DMM'nin bu karşı hukuk örnekleri arasında yer aldığını ifade etti.
Suçun hükmen sabit olmasını saptama görevinin söz konusu kurumlar yerine mahkemelerde olduğunun altını çizen Aydın "Ancak bu konuda bakılması gereken hukuk ve yargı kararları kadar, devletin ve hukukun hangi ilişkilerin ürünü olduğudur. İnsanlığa karşı suç bir devletin bir dönemdeki hukukuna, keyfiliğine hapsedilemez" diye konuştu.
İşkence ve eziyetin insanlığa karşı suç olduğunu, zamanaşımı da işlemediğini belirten Aydın şöyle devam etti:
"Siyasi, felsefi, ırksal veya dinsel nedenlerle bireylere ya da toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işkence ve eziyet yapılması insanlığa karşı suçtur. Zamanaşımı işlemez.
Protesto hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı, örgütlenme ve siyasi faaliyet hakkı, direnme hakkı insanlık tarihi için vazgeçilmezdir. Engellenemez.
Olayı ekonomik ilişkilerle, siyasetle, devlet ve hukukla birlikte bütünsel okumak zorundayız. Sömürücü düzenle birlikte okumak zorundayız."
Eren Üner'e Emniyet'te işkence yapıldı, üniversite öğrencisi darp edildi
Eren Üner'e neler olduğunu hatırlayalım.
Ünver geçtiğimiz ay gözaltına alındı. Gözaltında işkence ve hakaretlere maruz kaldığını duyurdu, polis memurları hakkında suç duyurusunda bulundu.
soL'un incelediği suç duyurusu belgesine göre, Üner'in, gözaltı paylaşımlarını alıntıladığı bazı polis memurlarının kendisini şikayet etmesi üzerine soruşturma başlatıldı. Ardından 24 Mart'ta evinde gözaltına alınan Üner, Vatan Caddesi'nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldü.
Üner, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü giriş kapısından geçildikten sonra soldaki çalışma odasına götürüldüğünü ve bu odada, 6 polis memuru tarafından saatlerce dövüldüğünü ve işkenceye uğradığını anlattı. Paylaşım yaptığı polisler de odaya getirildi, darp edildiği anlar onlara izletildi.
AKP'nin barosundan gelen avukat işkenceye engel olmadı, polislere 'az dövün' dedi
Üner'in darp edildiği sırada, CMK'dan talep edilen ve şubeye gelen 2020 yılında kurulan İstanbul 2 No'lu Barosu'na bağlı Avukat İsmail Gümüş de olaya müdahale etmedi, polis memurlarına "Az dövün" dedi.
Yaşananlara dair çeşitli kurumlar açıklamalarda bulunurken, İsmail Gümüş’ün bağlı olduğu İstanbul 2 No’lu Barosu sessiz kaldı.
soL, İstanbul 2 No'lu Barosu'yla telefonla yaptığı görüşmede “Yaşananlara dair herhangi bir açıklamada bulunmayan İstanbul 2 No’lu Barosu, durumu nasıl değerlendiriyor?” sorusunu yönlendirdi. Barodaki ilgili kişi, “Yetkilimizle görüştüm. Konuyla alakalı teferruatlı bir araştırma yapılıyor. Kurul incelemesinde ve takipte. Yönetim kurulu toplanacak ve konuyla ilgili neticeye varılacak. Henüz kesinleşmiş bir karar yok” yanıtı verdi.
Üner'in iddia ettiği durum, avukat İsmail Gümüş açısından meslekten atılmayla sonuçlanması gereken bir suç. Öte yandan, Gümüş'ün kendisi de ilgi çekici.
Söz konusu avukat kendisini "Asal Eğitim Kurumları Kurucu Genel Müdürü, ASAL VIP Kurs Merkezi Kurucusu, Ülkücü Eğitimci - Yazar" olarak tanımlıyor.
MHP'li avukat aynı zamanda partisinin son seçimde Adıyaman'dan ilk sırada milletvekili adayıydı ancak MHP Adıyaman'dan vekil çıkaramadı.
Gümüş'ün daha önce de 2015’te yaşamını yitiren adaşı yazar İsmail Gümüş’e ait kitabı, kendi kitabı gibi yeniden bastırdığı ortaya çıkmıştı. Gümüş, Bahçeli'ye de hediye ettiği kendisine ait olmayan kitapla imza günleri düzenlemişti.
soL, İsmail Gümüş isimli başka bir avukat bulunmadığını tespit etti, ancak 2 Numaralı Baro'nun soruları yanıtsız bırakması nedeniyle yukarıda aktarılan kişinin, Üner'in işkence gördüğünü iddia ettiği sorguya giren avukat olduğunu teyit edemedi.
İsmail Gümüş'ün 31 Mart 2024'te sosyal medya hesabından paylaştığı, Devlet Bahçeli'yle çekilmiş fotoğrafı.
Cezaevi jandarması Eren'in uyarısı üzerine darp izlerini gördü, hastaneye sevk etti
Üner'in darp edilmesinin ardından her iki kulağı, ensesi, her iki kolu ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izleri meydana geldi.
Hekim kontrolüne Üner'le beraber polis memurları da girerken, hastanede Üner'in herhangi darba uğramadığına dair rapor hazırlandı.
Bu arada Eren Üner tutuklandı.
Üner, cezaevine teslim edileceği sırada, cezaevi görevlisi jandarma personeline, vücudunda darp olduğunu belirtti. Darp izlerini gören jandarmalar Üner'i cezaevine almadı, darp izlerini gösteren rapor alınarak cezaevine getirilmesi gerektiğini polise bildirildi.
Haseki Hastanesi'ne götürülen Üner'e ait hastane raporunda darp ve cebir izleri belirtildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü yalanladı, Eren Üner belgeleri paylaştı
Üner'in paylaşımının ardından Emniyet Genel Müdürlüğü dün X'ten açıklama yaparak yaşananları yalanladı. Üner hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.
Emniyet'in açıklamasında Üner'in elindeki belgeler de reddedildi.
Üner'in "adli makama / kolluk birimine şiddet ya da kötü muamele gördüğüne dair başvurusunun olmadığı" iddia edildi.
Eren Üner'se sosyal medya hesabından Emniyet'in açıklamasını alıntılayarak suç duyurusunu, belge numarasına kadar paylaştı. "Yapılan açıklama gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.
Sosyal paylaşım sitesi X de Emniyet'in açıklamasına "E.Ü'nün işkenceye dair başvurusu olmadığı bilgisi doğru değildir, @erennuner 8 Nisan tarihinde işkenceci polislerden şikayetçi olduğunu belirtmiş ve şikayet tutanağını paylaşmıştır" notu düştü.
Merhaba, 8 Nisan2025 tarihinde avukatlarım aracılığıyla suç duyursunda bulunduk. İstanbul CBS 2025/73122 soruşturma numarasıdır.
Yapılan açıklama gerçeği yansıtmamaktadır. Suç duyurusunu görsele ekliyorum. https://t.co/2gPjPBhs0g pic.twitter.com/ztuXn6c2Vj
— Eren Üner (@erennuner) April 21, 2025
Eren Üner, "Suç duyurumuzun üstünden 15 gün geçmiş olmasına rağmen savcılık kamera görüntülerini halen emniyetten talep etmedi. Kamera görüntülerinin yok olmasından (!) endişe ediyorum" diye yazdı.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi yalan söyledi
İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un yönettiği Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) de, Üner'in ve avukatlarının iddialarını yalanlamaya çalıştı.
"20 Nisan 2025 tarihine kadar herhangi bir adli makama/kolluk birimine şiddet ya da kötü muamele gördüğüne dair başvuruda bulunmadığı" öne sürüldü.
Üner'in avukat eşliğinde alınan ifadesinde de darp, cebir ya da kötü muamele konularından bahsetmediği söylendi.
Oysa Üner'in aldığı darp raporu Fahrettin Altun'un iddialarını yalanlıyor.
Üner, yaşadığı işkencenin ardından 2 hafta sonra aldığı darp raporunu soL'la paylaştı. 11 Nisan tarihli rapora göre, o tarihte Üner'in vücudunda hâlâ darp izleri bulunuyordu:
"Darp beyanı ile gelen hastanın servikal vetebra hizasında hassasiyeti, sol kol deltoid üzerinde 10x10 cm boyutunda ekimoz (eskiden), sağ önkol dış yüde dermatit lehine yorumlanan alanlar, sağ el bileğinde 1x0,5 cm boyutunda epidermiste minimal soyulma ve iyileşme dokusu görüldü."
Üner'in avukatı soL'a konuştu, 'suç duyurusunu bizzat ben yaptım' dedi
soL'un ulaştığı Üner'in avukatı da, Emniyet ve DMM'nin gerçek dışı açıklamaları karşısında, "Suç duyurusunu bizzat ben yaptım" dedi. Avukat suç duyurusuna rağmen 15 gündür hiçbir işlem yapılmadığını vurguladı. "2 gün sonra zaten 30 günlük süre doluyor, 30 gün geçtikten sonra zaten kamera kayıtları silindi deyip göndermeyecekler" diye konuştu.
Bu arada X, Emniyet'te olduğu gibi DMM'nin paylaşımının altına da not düştü ve şu ifadeleri ekledi: "Şahsın şikayetçi olmadığı iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Şahıs, kendi hesabından açıklama yaparak suç duyurusunda bulunduğunu belirterek ilgili evrakı paylaşmıştır."
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün açıklamasından 3 dakika sonrasında bugün polisin Eren Üner’in evine gittiğini aktaran avukat, Üner hakkında paylaşımlar yüzünden bir daha gözaltı kararı verilmiş olabileceğini, durumu teyit etmeye çalıştıklarını ifade etti.
Üner, sosyal medya hesabından bugün savcılığa gideceğini ve ifade vermek istediğini söyleyeceğini duyurdu.
AKP döneminde devlet kurumları açıktan yalan söylüyor
DMM, adı üstünde, "dezenformasyonu önlediğini" iddia ediyor.
Ancak AKP'li bu devlet kurumu tam tersine kendisi dezenformasyon yapıyor.
Gerçekleri ortaya çıkarmak bir yana, Saray muhafızı Fahrettin Altun'un kurumu adeta yalan söylüyor. Bunu yaparken olayları kitabına uydurma gereği bile duymuyor.
Herhangi bir kurumun açıklamasını desteklemek adına, saatler hatta zaman zaman dakikalar içerisinde, araştırma-inceleme yapılmadan paylaşım yapılıyor. Doğru ya da yanlış bir kanıya varmanın bile zor olduğu uzmanlık gerektiren konularla ilgili dahi, bilgi sahibi olunması zor süreler içerisinde DMM söz söyleyebiliyor.
Bu yargılarını neye dayandırdıklarını da bilmiyoruz.
Aslında yaşananlar daha önce de benzer bir duruma düşen kurumun asıl amacının ne olduğu konusunda aylardır kamuoyuna fikir veriyordu. Son örnekse hem acziyeti hem de kötü niyeti ortaya çıkarmış oldu.
İçişleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet de, teşkilatta soruşturma ve yaptırım gerektiren bir konu, üniversite öğrencisinin cesaretiyle açığa çıktığı için bu olayın üzerine gidiyor. Çarpıtmalarının sebebi bu, panik.
Yani kurumlar halka yalan söylemekten çekinmiyor.
Belgeleri ortaya çıkan Eren Üner vakasında İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın özür dileyeceğini sanmıyoruz.
Üstelik AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hemen arkasında sıralanan bu isimlerin iktidarın ömrünü uzatmak adına adımlar atmayı sürdüreceğini tahmin etmek de zor değil.
Öte yandan yalan söyledikleri halkın büyük bölümü artık onlara inanmıyor.
- 1
AİHS’nin 3. maddesine göre, "Hiç kimse işkence veya insanlık dışı veya küçük düşürücü muameleye veya cezaya maruz bırakılmayacaktır. Ulusal makamlar bu hükme saygılı olmanın ve uygulamanın taşıdığı anlam karşısında ilgisiz veya lakayt kalamazlar."