- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 220,862
- Tepkime puanı
- 0
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'daki ilk gününde Oval Ofis'te gazetecilere ve yetkililere yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Trump, gayrimenkul alanında da profesyonel geçmişe sahip bir iş adamı diliyle, yıkıma uğramış Gazze Şeridi'ni, ticari karlılığın hakim olduğu bir ekonomik vizyon ile alırken Gazze'nin gelecekte bir turizm merkezi olabileceğini söyledi.
Trump'ın önümüzdeki 4 yıl boyunca izleyeceği politikalar Gazze'ye, Filistin-İsrail çatışmasının geleceğine ve Aksa Tufanı Operasyonu'nun halen açık olan sonuçları çerçevesinde ABD'nin Arap dünyasıyla ilişkilerine dair pek çok şeyi belirleyecek olan bu adamın sözlerinde siyaset kendine yer bulamadı.
Trump, bu açıklamalardan günler sonra Gazze Şeridi "temizlenmesi" ve farklı bir şekilde yeniden inşa edilemesine kadar yaklaşık 1 buçuk milyon Filistinliyi Gazze Şeridi'nden Ürdün ve Mısır'a gönderme talebine ilişkin provakatif sözlerini sarf ederken Gazze Şeridi'nin "devasa bir yıkım alanı" olduğuna dair emlakçı üsluplu ifadesini yineledi.
Yeni bir binayı, binanın düzgün bir şekilde tamamlanmasını engelleyebilecek eski sakinlerini rahatsız etmeden inşa etmeyi amaçlayan müteahhitlerin soğukkanlılığıyla konuya yaklaşan Trump, Gazzelilerin Mısır ya da Ürdün'e gönderilmesini "kısa ya da uzun bir tatil" olarak tanımladı!
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Trump'ın mantığına göre toprağın duygusal ya da tarihi bir değeri olamaz.
Ona göre toprak, sadece yaşanacak bir yerden ibaret. Bir müteahhidin isteklerine ve işin gereklerine göre değiştirilebilir, terk edilebilir ve geri dönülebilir.
Toprağın ulusal anlamı ile ekonomik anlamı arasındaki bu sorunlu ayrım, Trump yönetiminin Arap-İsrail çatışmasını ele alma konusundaki siyasi vizyonunun özünü de temsil ediyor.
Bu vizyon, Trump'ın ilk başkanlık döneminden (2017-2021) daha organize ve disiplinli görünen yeni bir Trump yönetimi altında "İbrahim (Abraham) Anlaşmaları"nın daha büyük bir ivmeyle yeniden başlatılması yoluyla daha da anlaşılır hale gelecek.
İbrahim Anlaşmaları, ABD'nin temel taşlarından biri
Trump'ın ABD başkanı olarak resmen göreve başlamasından yaklaşık 1 hafta önce, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, Trump'ın ekonominin siyasetin önüne geçtiği ve siyaseti yeniden tanımladığı Ortadoğu vizyonundan daha açık bir şekilde bahsetti.
Waltz, "Başkan Trump'ın görev süresinin sonuna kadar altyapı projelerinden, su tesislerinden, demiryollarından, fiber optik kablolardan, elektronik bilgi merkezlerinden bahsetmek istiyorum... Dininiz ve geçmişiniz ne olursa olsun, aileniz ve çocuklarınız için daha iyi bir yaşam istiyorsunuz. Bunu ne kadar çok yaparsak, bu tarihi adaletsizlikleri o kadar çok geride bırakırız. Bunu umuyoruz. Özellikle Başkan Trump'ın anlaşma yapma becerisi ile bu tamamen başarılabilir hale geliyor" ifadelerini kullandı.
İbrahim Anlaşmaları ile sıradan normalleşme anlaşmaları arasındaki en önemli fark, İbrahim Anlaşmaları'nın Arap-İsrail çatışmasının çözümüne ilişkin uluslararası kararlarda benimsenen yönün tam tersi istikamette ilerlemesidir.
Waltz, Trump yönetimi altında İbrahim Anlaşmalarının yeniden başlatılmasından bahsederken, bunları Arap-İsrail çatışmasını çözmenin bir yolu olarak Arap ülkeleri ile İsrail arasında ilişkiler kurmayı amaçlayan ABD siyasi baskısına dayanan 1950'lilere kadar uzanan bir ABD geleneğine bağlamak isteyen Biden yönetiminin normalleşme anlaşmaları olarak gören vizyonunu doğal olarak reddetti.
Waltz daha çok, Trump'ın önde gelen destekçileriyle birlikte, Trump yönetimin İbrahim Anlaşmalarıyla yaptıklarının, özellikle de Trump'ın 2017-2021 arasındaki ilk başkanlık döneminde, bilhassa son 2 yılında, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Sudan ve Fas gibi Arap ülkeleriyle İsrail arasında 4 anlaşmayı hayata geçirdikten sonra keşfettiği ve alamet-i farikası haline gelen yeni ve başarılı bir çaba olduğunu göstermeye çalıştı.
İbrahim Anlaşmaları özünde, uzun süredir devam eden ülkelerarası çatışmalar bağlamında normalleşme anlaşmalarıdır.
Uzun süredir devam eden şiddetli bir çatışmanın sona erdirilmesi ve eskiden düşman olan taraflar arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi yoluyla çatışma sonrası barışın sağlanmasını amaçlıyor.
Ancak, ABD tarafından on yıllardır sürdürülen ve çatışan taraflara yönelik baskı ve teşviklerin bir karışımını içeren arabuluculuk çabaları ile Trump yönetimi tarafından hayata geçirilen İbrahim Anlaşmaları arasında önemli farklılıklar bulunuyor.
Bu farklılıklar ABD'nin Arap-İsrail çatışmasına yönelik algısının yanı sıra, nasıl çözüleceğine dair iki farklı görüşünü yansıtıyor.
Jared Kushner ve Meta CEO'su Mark Zuckerberg, Washington'daki Capitol Rotunda'da Donald Trump'ın yemin törenine katıldılar, 20 Ocak 2025 / Fotoğraf: Reuters
Aradaki fark, Biden yönetiminin kullanmaktan kaçındığı ve büyük olasılıkla isrer Demokrat Parti ister Cumhuriyetçi Parti'den olsun gelecekteki sağcı olmayan herhangi bir ABD yönetiminin de kaçınacağı dini etiketlerle başlıyor.
Hem Cumhuriyetçi Parti içinde hem Amerikan seçmenleri arasında hem de ABD kamuoyunda Hıristiyan Evanjeliklerin yükselen gücünü yansıtan Trump'ın ilk başkanlık döneminde olduğu gibi ikinci dönemindeki mevcut yönetimi de iç politikada (kürtaj ve cinsiyet değiştirme operasyonları karşıtlığı gibi), dış politikasında (Irak, Mısır ve Suriye'de zulüm gören Hıristiyan grupları savunması gibi) ve dini özgürlüğe yaptığı sürekli vurguda (birbirini izleyen ABD yönetimleri, dış söylemlerinde, dini özgürlüğü daha geniş bir bütünün parçası olarak içeren ifade özgürlüğünü korumaya odaklanırlar), hatta Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan edip ABD büyükelçiliğini oraya taşımada, dünyadaki tüm yönetimlerin politikalarına karşı çıkarak belirli dini değerleri benimsedi.
İbrahim Anlaşmaları da Trump'ın söylemlerinde ve politikalarında dinin bu şekilde benimsenmesinin bir parçası. Başkan Trump'ın ilk başkanlık döneminde danışmanlığını yapan damadı Jared Kushner'in Yahudi olması ve Arap-İsrail çatışmasını çözmeye yönelik resmi arabuluculuk rolünü üstlenmesi, bunun açık bir göstergesiydi. Anlaşmaya adını veren Hristiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların inandığı İbrahim Peygamber (İslamiyet'te "peygamberlerin babası", Yahudilikte "ilk Yahudi" ve Hristiyanlıkta "imanın babası") ile 3 din arasında bağlar olduğu vurgulandı.
Bu durum, 1950'li yıllardan bu yana art arda göreve gelen ABD yönetimlerinin, bu karmaşık ve zor çatışmayı ortadan kaldırmak için ekonominin ikincil bir rol oynadığı, günümüz gerçekleri ve siyasi anlaşmazlıklarla ilgilenmeye odaklanan yaklaşımından dikkate değer bir sapmayı temsil ediyordu.
Dini ortak kökene yapılan bu vurgunun, çatışan taraflar arasındaki köklü nefreti ortadan kaldırmayı ve böylece barışçıl çözümlere ulaşılmasını kolaylaştırmayı amaçladığı belirtildi.
İbrahim Anlaşmaları ile sıradan normalleşme anlaşmaları arasındaki en önemli fark, İbrahim Anlaşmalarının Arap-İsrail çatışmasının çözümüne ilişkin uluslararası kararlarda benimsenen yönün tam tersi istikamette ilerlemesidir.
Bu kararlar, anlaşmazlığın köklerine inmek ve ilişkilerin normalleşmesine yol açmak için "barış için toprak" formülü aracılığıyla çözümün siyasi boyutunu vurguladı.
Bu siyasi normalleşme, ekonomik bağların kurulmasına ve böylece zaman içinde çatışmayı körükleyen nefreti ortadan kaldıracak kalıcı ortak çıkarların yaratılmasına yol açıyor.
Trump'ın Ortadoğu Barış Planı, 1948 savaşından sonra Arap ülkelerini terk etmek zorunda kalan "Yahudi mültecilerle ilgili meselelere adil, hakkaniyetli ve pratik bir çözüm" talep ederken, Filistinli mültecilerin uluslararası kararlarla tesis edilen geri dönüş hakkını iptal ediyordu.
İsrail'in Sina Çölü'nü Mısır'a iade ettiği ve karşılığında Mısır'ın İsrail ile diplomatik ilişkiler kurduğu 1979 Mısır-İsrail Camp David Anlaşması'nın ardında yatan varsayım buydu.
Aynı varsayım, 1994 yılında İsrail'in siyasi normalleşme karşılığında Ürdün Vadisi'ndeki toprakları iade ettiği Ürdün ve İsrail arasında imzalanan Vadi Arabe Barış Anlaşması da var.
Ancak her iki durumda da bu siyasi normalleşme ekonomik normalleşmeye yol açmadığı gibi, taraflar arasındaki nefreti kıracak karmaşık ve köklü hiçbir çıkarı da beraberinde getirmedi.
İbrahim Anlaşmaları bu sıralamayı tersine çevirmeyi, ekonomiyle başlayıp siyasetle bitirmeyi, ekonomik temelli bir normalleşme anlaşmasını siyasi bir çözüme ve sonrasında gerçek bir ‘bir arada yaşama' durumuna taşımayı amaçlıyor.
İsrail tarafından güçlü bir şekilde desteklenen İbrahim Anlaşmalarının 2 büyük zaafı var:
Bunlardan birincisi, çevreye yönelmesi ve merkezi ihmal etmesi.
Arap ülkeleriyle yapılan ve Filistinlilerin gerçek bir gelecek ufkuna sahip, yaşayabilir bir devlete sahip olmalarına ilişkin yasal ve ahlaki haklarının es geçen İbrahim Anlaşmaları, Arap-İsrail çatışmasını ortadan kaldıramaz.
ABD'nin arabuluculuğundaki İbrahim Anlaşmaları, Trump'ın ilk döneminde Aksa Tufanı Operasyonu'nun patlak vermesini ve İbrahim Anlaşmalarına katılanlar da dahil olmak üzere Arap ülkelerinde İsrail'e karşı Filistinlilerle hem resmi düzeyde hem de halk düzeyinde geniş bir dayanışmanın oluşmasını engelleyemedi.
İbrahim Anlaşmalarının ikinci zaafı ise, Trump ve dış politika ekibinin de dahil olduğu Amerikan sağ kanadının, gerçek ve egemen bir Filistin devletini tanıyan net bir siyasi çerçevenin eşlik etmediği ya da öncelemediği herhangi bir Filistin ekonomik çözümünün imzalanmasının neredeyse tamamen imkansız olduğunu anlayamaması.
Created with Sketch.
Hepsini göster 30
Yüzyılın Anlaşması ve ekonominin siyasetin yerini alamaması
Trump'ın ilk başkanlığı dönemindeki yönetimi, 2020 ocağında İbrahim Anlaşması taslak metnini tamamladığında "Yüzyılın Anlaşması" (Trump'ın Ortadoğu Barış Planı) olarak adlandırılan (plan ekonomik tarafı siyasi olandan neredeyse sekiz ay önce açıklanmıştı), çoğunlukla ekonomik nitelikte yaklaşık 180 sayfalık ayrıntılar ve tablolar ortaya çıktı.
Başarılı ve müreffeh bir Filistin ekonomisi yaratmak için 50 milyar dolarlık bütçenin yer aldığı metinde siyasi yön oldukça kısıtlıydı ve iki devletli bir çözüme ya da Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme ve bağımsız bir devlet kurma hakkının uygulanmasına yönelik açıkça hiçbir taahhüt içermiyordu.
Yüzyılın Anlaşması bunun yerine ABD'nin, başkenti Doğu Kudüs olmayan, askerden arındırılmış ve parçalanmış, coğrafi bütünlüğü olmayan, dağınık toprakları İsrail'in kontrolündeki köprü ve tünellerle birbirine bağlanan, kara ve deniz sınırlarını hava ve güvenlik denetimine tabi tutma ve Filistin devleti içinde güvenlik operasyonları başlatma hakkına sahip olan ve bu devletin içeride nasıl yönetileceğine ilişkin diğer şartların yanı sıra koşullu olarak gelecekteki bir Filistin devletini destekleme taahhüdünde bulunuyordu.
Yüzyılın Anlaşması, Filistinli mültecilerin uluslararası kararlarla tesis edilen geri dönüş hakkını yok sayıp onlara maddi tazminat teklif ederken, 1948 savaşından sonra yaşadıkları Arap ülkelerini terk etmek zorunda kalan "Yahudi mültecilerle ilgili meselelere adil, hakkaniyetli ve pratik bir çözüm" bulunmasını ve bu çözümün "İsrail-Filistin barış anlaşmasından ayrı uygun bir uluslararası mekanizma" aracılığıyla uygulanmasını talep ediyordu.
Yüzyılın Anlaşması, Trump'ın ilk başkanlık dönemindeki yönetimini, Filistinlilerin 75 yıldır kümülatif ve aşamalı olarak hissettiği, yasal çözüm için net bir siyasi ve insan hakları çerçevesine ihtiyaç duyan, ekonominin ve gelecekteki refah vaatlerinin bu çözümü sağlamlaştırmasına ve uygulanabilir hale getirmesine izin veren siyasi ve insan hakları mağduriyetlerinin derinliğini anlamadaki yetersizliğini şok edici bir şekilde ortaya koyduğu için Arapların ve Filistinlilerin büyük tepkisiyle karşı karşıya getirdi.
Trump yönetiminin, bu iki büyük ama ayrı zorlukla başarılı bir şekilde başa çıkabilmek için İran'la yüzleşmeyi ve Filistin meselesini siyasi olarak çözmeyi birbirinden ayırması gerektiğini anlaması uzun sürmeyecektir.
ABD'nin Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır, Ürdün ve belki de Endonezya'ya gönderilerek harap haldeki Gazze Şeridi'nin yeniden inşasının beklenmesine dair yaptığı son açıklamaları çerçevesinde Trump yönetiminin, Yüzyılın Anlaşmasının başarısız olmasından hiçbir ders almadığı görülüyor.
Zira Arap-İsrail çatışmasını, özellikle de Filistin boyutunu ele almak için henüz yeni bir vizyon geliştirmiş değil.
Daha geniş ve uzun vadeli bir plan geliştirmeden, Biden yönetiminin Gazze savaşının nasıl sona erdirileceğine dair fikirlerini benimsedi.
Ateşkes anlaşmasının Trump'ın göreve başlamasından önce imzalaması için İsrail'e baskı yaparak sadece işlerin doğrudan ve pratik yönüyle ilgilendi. Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İsrail'e giderek İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya sert bir konuşma yaptı ve Netanyahu'nun ateşkesi kabul etmesini sağladı.
Filistin'in yerine İran konulabilir mi?
Aslında, Trump yönetiminin ilk dönemden kalma eski araçlarla (azami baskı politikası çerçevesindeki yaptırımlar) İran'la mücadele etmek ve İran'ın Aksa Tufanı Operasyon kaynaklı zafiyetinin ardından yeni bir İsrail askeri balyozu kullanmak dışında Ortadoğu'ya yönelik net ve yeni bir yaklaşımı bulunmuyor.
Trump, seçim kampanyası sırasında o dönemde salıncak eyaletlerdeki Arap asıllı Amerikalıları tatmin etmek için Gazze'de ateşkes çağrısı yapması dışında, Ortadoğu hakkında konuşmadı.
Bu çağrıya, Biden yönetiminin İsrail'e askeri tepkisini rasyonelleştirmesi ve Trump'ın Beyaz Saray'daki ilk günlerinde kaldırdığı bir yasak olan bazı mühimmat türlerinin tedarikini engellemesi için uyguladığı baskıya karşı İsrail'in neredeyse mutlak meşru müdafaa hakkını her zamanki gibi güçlü bir şekilde onaylaması eşlik etti.
Gazze Şeridi'nin güneyinden kuzeyine uzanan Netzarim Koridoru'nu geçmek için Raşid Caddesi boyunca yürüyen insanlar, 27 Ocak 2025 / Fotoğraf: AFP
Trump yönetiminin, İbrahim Anlaşmalarının uygulanması ve başka ülkelerle de imzalanması için daha çok çalışacağına şüphe yok.
Ancak bu anlaşmaların siyasi yönünü geliştirmeden ve ekonomik yönü kadar açık, güçlü ve öncelikli hale getirmeden yapacağı da kesin.
İşte bu noktada Suudi Arabistan faktörünün ABD yönetimini doğru yöne itme olasılığı ortaya çıkıyor.
Bu bağlamda Waltz, Suudi Arabistan ve İsrail arasında bir İbrahim Anlaşmasına varılmasının Trump yönetimi için "son derece önemli" olduğunu belirtti.
Suudilerin, Filistin meselesine uluslararası kararlara ve 2002 yılında Beyrut'taki 25. Arap Birliği Zirvesi'nde onaylanan Arap Barış Girişimi'ne uygun bağımsız bir devletin kurulmasını öngören siyasi bir çözüm bulunmadan taraflar arasında böyle bir anlaşma yapılmayacağı yönündeki ısrarı çerçevesinde böyle bir anlaşmanın imzalanması oldukça zor görünüyor.
Suudi Arabistan'ın ABD'ye 600 milyar dolar yatırım yapmaya hazır olması, Trump'a Yüzyılın Anlaşması'nda hem siyasi hem de insan hakları alanında radikal değişiklikler yapması ve böylece Filistinlilerin kabulünü ve Arapların desteğini kazanması için baskı yapma olasılığını güçlendirebilir.
Filistin meselesine kalıcı bir çözüm getirecek bu tür değişikliklerin yapılmasını desteklemek için Arap ülkeleri arasında resmi düzeyde sağlam ve geniş çaplı bir dayanışmaya ihtiyaç var.
Ancak Trump'ın Amerika'sı, Arap ülkeleri arasındaki İran'a karşı dayanışmanın, ekonominin siyasetin önüne geçtiği yenilenmiş bir Yüzyılın Anlaşması'nın kabul edilmesini sağlayacak bir uzlaşıya dönüşeceğine çok fazla güveniyor gibi görünüyor.
Trump yönetiminin, bu iki büyük, ama ayrı zorlukla başarılı bir şekilde başa çıkabilmek için İran'la yüzleşmeyi ve Filistin meselesini siyasi olarak çözmeyi birbirinden ayırması gerektiğini anlaması uzun sürmeyecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu makale Independent Türkçe Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
Al Majalla
ABD
DONALD TRUMP
İbrahim Anlaşmaları
YÜZYILIN ANLAŞMASI
GAZZE
yazarlar
"ABD'nin Cumhuriyetçi yönetimi, İbrahim Anlaşmalarının uygulanması ve başka ülkelerle de imzalanması için daha çok çalışacak"
Akil Abbas
Cuma, Ocak 31, 2025 - 09:30
Main image:
related nodes:
Devletsiz tüm Filistinliler mültecidir
Filistinlilerle veya onlarsız barış sorunu
Gazze'nin ilhakı söz konusu
Type:
news
SEO Title:
Eski anlaşmalar ve yeni gerçekler arasında Trump'ın Ortadoğu politikası
copyright Independentturkish:
Gazze'nin fotoğraflarına baktım, devasa bir yıkım alanı gibi görünüyor. Farklı bir şekilde yeniden inşa edilmeli. Gazze ilginç, harika bir yer. Deniz kıyısında, havası çok güzel… Gazze'de fantastik şeyler yapılabilir.
Trump, gayrimenkul alanında da profesyonel geçmişe sahip bir iş adamı diliyle, yıkıma uğramış Gazze Şeridi'ni, ticari karlılığın hakim olduğu bir ekonomik vizyon ile alırken Gazze'nin gelecekte bir turizm merkezi olabileceğini söyledi.
Trump'ın önümüzdeki 4 yıl boyunca izleyeceği politikalar Gazze'ye, Filistin-İsrail çatışmasının geleceğine ve Aksa Tufanı Operasyonu'nun halen açık olan sonuçları çerçevesinde ABD'nin Arap dünyasıyla ilişkilerine dair pek çok şeyi belirleyecek olan bu adamın sözlerinde siyaset kendine yer bulamadı.
Trump, bu açıklamalardan günler sonra Gazze Şeridi "temizlenmesi" ve farklı bir şekilde yeniden inşa edilemesine kadar yaklaşık 1 buçuk milyon Filistinliyi Gazze Şeridi'nden Ürdün ve Mısır'a gönderme talebine ilişkin provakatif sözlerini sarf ederken Gazze Şeridi'nin "devasa bir yıkım alanı" olduğuna dair emlakçı üsluplu ifadesini yineledi.
Yeni bir binayı, binanın düzgün bir şekilde tamamlanmasını engelleyebilecek eski sakinlerini rahatsız etmeden inşa etmeyi amaçlayan müteahhitlerin soğukkanlılığıyla konuya yaklaşan Trump, Gazzelilerin Mısır ya da Ürdün'e gönderilmesini "kısa ya da uzun bir tatil" olarak tanımladı!
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Trump'ın mantığına göre toprağın duygusal ya da tarihi bir değeri olamaz.
Ona göre toprak, sadece yaşanacak bir yerden ibaret. Bir müteahhidin isteklerine ve işin gereklerine göre değiştirilebilir, terk edilebilir ve geri dönülebilir.
Toprağın ulusal anlamı ile ekonomik anlamı arasındaki bu sorunlu ayrım, Trump yönetiminin Arap-İsrail çatışmasını ele alma konusundaki siyasi vizyonunun özünü de temsil ediyor.
Bu vizyon, Trump'ın ilk başkanlık döneminden (2017-2021) daha organize ve disiplinli görünen yeni bir Trump yönetimi altında "İbrahim (Abraham) Anlaşmaları"nın daha büyük bir ivmeyle yeniden başlatılması yoluyla daha da anlaşılır hale gelecek.
İbrahim Anlaşmaları, ABD'nin temel taşlarından biri
Trump'ın ABD başkanı olarak resmen göreve başlamasından yaklaşık 1 hafta önce, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, Trump'ın ekonominin siyasetin önüne geçtiği ve siyaseti yeniden tanımladığı Ortadoğu vizyonundan daha açık bir şekilde bahsetti.
Waltz, "Başkan Trump'ın görev süresinin sonuna kadar altyapı projelerinden, su tesislerinden, demiryollarından, fiber optik kablolardan, elektronik bilgi merkezlerinden bahsetmek istiyorum... Dininiz ve geçmişiniz ne olursa olsun, aileniz ve çocuklarınız için daha iyi bir yaşam istiyorsunuz. Bunu ne kadar çok yaparsak, bu tarihi adaletsizlikleri o kadar çok geride bırakırız. Bunu umuyoruz. Özellikle Başkan Trump'ın anlaşma yapma becerisi ile bu tamamen başarılabilir hale geliyor" ifadelerini kullandı.
İbrahim Anlaşmaları ile sıradan normalleşme anlaşmaları arasındaki en önemli fark, İbrahim Anlaşmaları'nın Arap-İsrail çatışmasının çözümüne ilişkin uluslararası kararlarda benimsenen yönün tam tersi istikamette ilerlemesidir.
Waltz, Trump yönetimi altında İbrahim Anlaşmalarının yeniden başlatılmasından bahsederken, bunları Arap-İsrail çatışmasını çözmenin bir yolu olarak Arap ülkeleri ile İsrail arasında ilişkiler kurmayı amaçlayan ABD siyasi baskısına dayanan 1950'lilere kadar uzanan bir ABD geleneğine bağlamak isteyen Biden yönetiminin normalleşme anlaşmaları olarak gören vizyonunu doğal olarak reddetti.
Waltz daha çok, Trump'ın önde gelen destekçileriyle birlikte, Trump yönetimin İbrahim Anlaşmalarıyla yaptıklarının, özellikle de Trump'ın 2017-2021 arasındaki ilk başkanlık döneminde, bilhassa son 2 yılında, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Sudan ve Fas gibi Arap ülkeleriyle İsrail arasında 4 anlaşmayı hayata geçirdikten sonra keşfettiği ve alamet-i farikası haline gelen yeni ve başarılı bir çaba olduğunu göstermeye çalıştı.
İbrahim Anlaşmaları özünde, uzun süredir devam eden ülkelerarası çatışmalar bağlamında normalleşme anlaşmalarıdır.
Uzun süredir devam eden şiddetli bir çatışmanın sona erdirilmesi ve eskiden düşman olan taraflar arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi yoluyla çatışma sonrası barışın sağlanmasını amaçlıyor.
Ancak, ABD tarafından on yıllardır sürdürülen ve çatışan taraflara yönelik baskı ve teşviklerin bir karışımını içeren arabuluculuk çabaları ile Trump yönetimi tarafından hayata geçirilen İbrahim Anlaşmaları arasında önemli farklılıklar bulunuyor.
Bu farklılıklar ABD'nin Arap-İsrail çatışmasına yönelik algısının yanı sıra, nasıl çözüleceğine dair iki farklı görüşünü yansıtıyor.

Jared Kushner ve Meta CEO'su Mark Zuckerberg, Washington'daki Capitol Rotunda'da Donald Trump'ın yemin törenine katıldılar, 20 Ocak 2025 / Fotoğraf: Reuters
Aradaki fark, Biden yönetiminin kullanmaktan kaçındığı ve büyük olasılıkla isrer Demokrat Parti ister Cumhuriyetçi Parti'den olsun gelecekteki sağcı olmayan herhangi bir ABD yönetiminin de kaçınacağı dini etiketlerle başlıyor.
Hem Cumhuriyetçi Parti içinde hem Amerikan seçmenleri arasında hem de ABD kamuoyunda Hıristiyan Evanjeliklerin yükselen gücünü yansıtan Trump'ın ilk başkanlık döneminde olduğu gibi ikinci dönemindeki mevcut yönetimi de iç politikada (kürtaj ve cinsiyet değiştirme operasyonları karşıtlığı gibi), dış politikasında (Irak, Mısır ve Suriye'de zulüm gören Hıristiyan grupları savunması gibi) ve dini özgürlüğe yaptığı sürekli vurguda (birbirini izleyen ABD yönetimleri, dış söylemlerinde, dini özgürlüğü daha geniş bir bütünün parçası olarak içeren ifade özgürlüğünü korumaya odaklanırlar), hatta Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan edip ABD büyükelçiliğini oraya taşımada, dünyadaki tüm yönetimlerin politikalarına karşı çıkarak belirli dini değerleri benimsedi.
İbrahim Anlaşmaları da Trump'ın söylemlerinde ve politikalarında dinin bu şekilde benimsenmesinin bir parçası. Başkan Trump'ın ilk başkanlık döneminde danışmanlığını yapan damadı Jared Kushner'in Yahudi olması ve Arap-İsrail çatışmasını çözmeye yönelik resmi arabuluculuk rolünü üstlenmesi, bunun açık bir göstergesiydi. Anlaşmaya adını veren Hristiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların inandığı İbrahim Peygamber (İslamiyet'te "peygamberlerin babası", Yahudilikte "ilk Yahudi" ve Hristiyanlıkta "imanın babası") ile 3 din arasında bağlar olduğu vurgulandı.
Bu durum, 1950'li yıllardan bu yana art arda göreve gelen ABD yönetimlerinin, bu karmaşık ve zor çatışmayı ortadan kaldırmak için ekonominin ikincil bir rol oynadığı, günümüz gerçekleri ve siyasi anlaşmazlıklarla ilgilenmeye odaklanan yaklaşımından dikkate değer bir sapmayı temsil ediyordu.
Dini ortak kökene yapılan bu vurgunun, çatışan taraflar arasındaki köklü nefreti ortadan kaldırmayı ve böylece barışçıl çözümlere ulaşılmasını kolaylaştırmayı amaçladığı belirtildi.
İbrahim Anlaşmaları ile sıradan normalleşme anlaşmaları arasındaki en önemli fark, İbrahim Anlaşmalarının Arap-İsrail çatışmasının çözümüne ilişkin uluslararası kararlarda benimsenen yönün tam tersi istikamette ilerlemesidir.
Bu kararlar, anlaşmazlığın köklerine inmek ve ilişkilerin normalleşmesine yol açmak için "barış için toprak" formülü aracılığıyla çözümün siyasi boyutunu vurguladı.
Bu siyasi normalleşme, ekonomik bağların kurulmasına ve böylece zaman içinde çatışmayı körükleyen nefreti ortadan kaldıracak kalıcı ortak çıkarların yaratılmasına yol açıyor.
Trump'ın Ortadoğu Barış Planı, 1948 savaşından sonra Arap ülkelerini terk etmek zorunda kalan "Yahudi mültecilerle ilgili meselelere adil, hakkaniyetli ve pratik bir çözüm" talep ederken, Filistinli mültecilerin uluslararası kararlarla tesis edilen geri dönüş hakkını iptal ediyordu.
İsrail'in Sina Çölü'nü Mısır'a iade ettiği ve karşılığında Mısır'ın İsrail ile diplomatik ilişkiler kurduğu 1979 Mısır-İsrail Camp David Anlaşması'nın ardında yatan varsayım buydu.
Aynı varsayım, 1994 yılında İsrail'in siyasi normalleşme karşılığında Ürdün Vadisi'ndeki toprakları iade ettiği Ürdün ve İsrail arasında imzalanan Vadi Arabe Barış Anlaşması da var.
Ancak her iki durumda da bu siyasi normalleşme ekonomik normalleşmeye yol açmadığı gibi, taraflar arasındaki nefreti kıracak karmaşık ve köklü hiçbir çıkarı da beraberinde getirmedi.
İbrahim Anlaşmaları bu sıralamayı tersine çevirmeyi, ekonomiyle başlayıp siyasetle bitirmeyi, ekonomik temelli bir normalleşme anlaşmasını siyasi bir çözüme ve sonrasında gerçek bir ‘bir arada yaşama' durumuna taşımayı amaçlıyor.
İsrail tarafından güçlü bir şekilde desteklenen İbrahim Anlaşmalarının 2 büyük zaafı var:
Bunlardan birincisi, çevreye yönelmesi ve merkezi ihmal etmesi.
Arap ülkeleriyle yapılan ve Filistinlilerin gerçek bir gelecek ufkuna sahip, yaşayabilir bir devlete sahip olmalarına ilişkin yasal ve ahlaki haklarının es geçen İbrahim Anlaşmaları, Arap-İsrail çatışmasını ortadan kaldıramaz.
ABD'nin arabuluculuğundaki İbrahim Anlaşmaları, Trump'ın ilk döneminde Aksa Tufanı Operasyonu'nun patlak vermesini ve İbrahim Anlaşmalarına katılanlar da dahil olmak üzere Arap ülkelerinde İsrail'e karşı Filistinlilerle hem resmi düzeyde hem de halk düzeyinde geniş bir dayanışmanın oluşmasını engelleyemedi.
İbrahim Anlaşmalarının ikinci zaafı ise, Trump ve dış politika ekibinin de dahil olduğu Amerikan sağ kanadının, gerçek ve egemen bir Filistin devletini tanıyan net bir siyasi çerçevenin eşlik etmediği ya da öncelemediği herhangi bir Filistin ekonomik çözümünün imzalanmasının neredeyse tamamen imkansız olduğunu anlayamaması.
Created with Sketch.
Fotoğraflarla dünyadan haberler
Hepsini göster 30Fotoğraflarla dünyadan haberler
1/30
30 Ocak 2025 - Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin Goma kentinde yaşanan su sıkıntısı nedeniyle bölge sakinleri su toplamak için bir su noktasında bidonlarını sıraya diziyor. Devlet Başkanı Felix Tshisekedi, 23 Mart Hareketi'ne (M23) güçlü bir askeri yanıt sözü verdi. Ruanda destekli savaşçılar ülkenin maden bakımından zengin olan doğusunda ilerlemeyi sürdürdü. M23'ün Kuzey Kivu eyaletinin başkenti Goma'nın büyük bölümünü ele geçirmesi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusunun büyük bölümünü ele geçirdiği 10 yıllık çatışmanın çarpıcı bir şekilde tırmanması anlamına geliyor (Jospin Mwisha/AFP)2/30
29 Ocak 2025 - Yerinden edilmiş Filistinliler Gazze Şeridi'nin güneyinden kuzeyine gitmeyi sürdürüyor. Hamas'la İsrail arasında varılan Gazze'de ateşkes ve esir takası anlaşması 19 Ocak Pazar günü TSİ 12.15'te yürürlüğe girmişti. İsrail'in 7 Ekim 2023'ten ateşkese varılana kadar Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 841'i çocuk, 12 bin 298'i kadın olmak üzere 47 bin 283 Filistinli öldü, 111 bin 472 kişi yaralandı (Omar Al-Qattaa/AFP)3/30
28 Ocak 2025 - Çin'in ChatGPT tarzı dil modeli DeepSeek, yapay zeka dünyasını altüst etti. Yapay zekanın altına hücumuna benzetilen dönemde gelen bu ani değişim, Wall Street'i sarstı. ABD Başkanı Donald Trump, yaşanan gelişmenin Silikon Vadisi için bir "uyandırma alarmı" olduğunu söyledi (Pedro Pardo/AFP)4/30
27 Ocak 2025 - Fransa'nın batısındaki Rennes kentinde Ille nehrinde meydana gelen olağanüstü sel felaketinin ardından caddedeki arabalar bu hale geldi. Herminia alçak basınç sisteminden kaynaklanan şiddetli yağışların Rennes'de son 40 yılın en kötü sel felaketine yol açmasının ardından Ille-et-Vilaine bölgesi sel felaketine karşı kırmızı alarma geçirilirken, diğer 8 bölge de da sel, dalga-batma ve çığ felaketlerine karşı turuncu alarma geçirildi (Damien Meyer/AFP)5/30
25 Ocak 2025 - İsrail ordusu tarafından Gazze'nin kuzeyine dönmemeleri için uyarılan Filistinliler eşyalarıyla bekliyor. Hamas, İsrail'le varılan ateşkes anlaşması kapsamında cumartesi günü erken saatlerde İsrailli 4 kadın askeri serbest bıraktı. İsrail, bir diğer esir Arbel Yehoud serbest bırakılana kadar Filistinlilerin Gazze'nin kuzeyine dönmesine izin vermeyeceğini açıkladı. Esir takasının ikinci aşamasıyla İsrail hapishanelerinde tutulan toplam 200 Filistinli mahkum bugün özgürlüğüne kavuştu (Abdel Kareem Hana/AP)6/30
24 Ocak 2025 - Afgan mülteciler, yeni ABD Başkanı Donald Trump'ın ülkedeki mülteci programlarını durdurmasının ardından durumu değerlendirmek üzere Pakistan'da düzenledikleri toplantıda ellerinde pankartlar tutuyor. Bu hamle, programın başlamasına günler kala onbinlerce Afgan mülteciyi risk altında bıraktı. Trump'ın kararnamesinin yürürlüğe pazartesi günü girmesi bekleniyordu ve bu kadar hızlı bir şekilde uygulanması, ABD'ye aktarma yoluyla ulaşacak bazı mültecilerin mahsur kalmasına sebep oldu (Anjum Naveed/AP)7/30
23 Ocak 2025 - ABD'nin yeni başkanı Donald Trump, 55. kez düzenlenen Dünya Ekonomi Forumu'nda video bağlantısıyla konuşma yaptı. Sahnedeki isimler İspanyol banka Santander'in başkanı Ana Patricia Botin, Bank of America CEO'su Brian Moynihan, TotalEnergies CEO'su Patrick Pouyanne, Blackstone Group'un CEO'su Stephen Schwarzman ve Dünya Ekonomi Forumu'nun başkanı Borge Brende var. Trump ekonomik kaosun üstesinden geleceklerini belirtirken iş dünyasına da "Gelin üretiminizi ABD'de yapın" mesajı verdi. Trump Rusya - Ukrayna savaşının bitmesi için petrol fiyatlarının düşmesi gerektiğini belirterek "OPEC ülkelerinden petrol fiyatlarını düşürmelerini isteyeceğim" dedi. (Yves Herman/Reuters)8/30
22 Ocak 2025 - Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde Goma yakınlarındaki mülteci kamplarına kaçanlar eşyalarını motosikletlerinin arkasında taşıyor. AFP'ye konuşan güvenlik ve yerel kaynaklar, ülkenin doğusunda Kongo ordusuyla savaşan M23 grubunun 21 Ocak 2025'te Goma şehrini besleyen bir ticaret merkezi olan Minova'yı ele geçirdiğini söyledi. Halihazırda Goma çevresindeki birçok cephede çatışmalar yaşanıyor ve yüz binlerce kişi şehrin dış mahallelerinde yerlerinden edilmesi, kentin kaderine ilişkin korkuları yeniden arttırıyor (Jospin Mwisha/AFP)9/30
21 Ocak 2025 - Almanya'nın başkenti Berlin'deki bir duvara yapılan resimde "AfD'ye ilgi yok - sağcılar aleyhine oy veriyoruz" yazıyor. Almanya 23 Şubat'ta genel seçim için sandık başına gidecek. Son anketlere göre AfD'nin oyu yüzde 20 (Christian Mang/Reuters)10/30
20 Ocak 2025 - Donald Trump, ABD'nin 47. Başkanı olarak yemin etti. İkinci kez ABD Başkanı olarak göreve gelen Trump, konuşmasında, "Şu andan itibaren Amerika'nın gerileyişi sona ermiştir" dedi. Trump konuşmasında Meksika Körfezi'nin adını "Amerika Körfezi" olarak değiştirme ve Panama Kanalı'nı geri alma vaatlerini yineledi (Saul Loeb/AFP)11/30
19 Ocak 2025 - Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen "Hayat Yürüyüşü"nde eylemciler "50 yıldır hayatı savunuyoruz" yazılı bir pankart taşıyor. Ülkede kürtajı yasal hale getiren Veil kanununun 50. yıldönümünde, kürtaj karşıtları "Hayat Yürüyüşü"nde protesto düzenledi. Yürüyüş, muhafazakar Katolik aktivistler tarafından düzenlendi (Martin Lelievre/AFP)12/30
18 Ocak 2025 - Meksikalı yetkililer, ülkenin sınır kenti Chihuahua'daki göçmen kampında bir tahliye operasyonu düzenledi. Göçmenler, operasyon sırasında gözaltına alınmamak için kaçarken yaşadıkları derme çatma kampta yangın çıktı (Jose Luis Gonzalez/Reuters)13/30
17 Ocak 2025 - Endonezya'nın Orta Cava ilindeki mezarlık alanda, bereket ve bol hasat için şükretmek amacıyla her yıl düzenlenen Rejeban Plabengan töreni sırasında jaran kepang adlı geleneksel dans sergileniyor. İslami öğretilerin geleneksel sanatlarla birleştirildiği törenlerin başka bir işlevi de Kedu bölgesinde dini yayan Ki Ageng Makukuhan'ı anmak (Devi Rahman/AFP)14/30
16 Ocak 2025 - Blue Origin'in New Glenn roketi, Cape Canaveral Uzay Kuvvetleri Üssü'nden fırlatıldı. Milyarder Jeff Bezos'un kurduğu uzay şirketi Blue Origin, devasa New Glenn roketini ilk kez havalandırdı. Blue Origin'in, Elon Musk'ın SpaceX'iyle rekabet etme çabalarında son derece önemli görülen fırlatma görevi birkaç yıl ertelenmişti (John Raoux/AP)15/30
15 Ocak 2024 - Bir kadın ve çocuk Ibu Dağı patlarken havaya yükselen volkanik küle bakıyor. Endonezya'nın doğusundaki Halmahera Adası'nda bir yanardağın patlamasının ardından binlerce bölge sakini tahliye ediliyor. Endonezya Jeoloji Ajansı, bu yıl 5. kez patlayan yanardağın alarm seviyesini en üst düzeye yükseltti (Azzam/AFP)16/30
14 Ocak 2025 - Güney Afrika'da kaçak altın madenindeki madencileri kurtarma operasyonu devam ederken halk ve işçiler protesto ediyor. Hak grupları ve aktivistler polisin, madencileri dışarı çıkmaya zorlamak için yiyecek ve su kaynaklarını kesme taktiklerini eleştiriyor. Güney Afrika'nın Stilfontein eyaletindeki kurtarma operasyonunda halihazırda iki düzineden fazla kaçak madenci kurtarıldı ve en az 15 madencinin cesedine ulaşıldı. Yetkililerle girilen çatışma sırasında yüzlerce kaçak madenci terk edilmiş kuyuda mahsur kalmıştı. Polis en az 100 kaçak madencinin hayatını kaybettiği ve 400'den fazlasının hâlâ yeraltında olduğunu bildiriyor (Christian Velcich/AFP)17/30
13 Ocak 2025 - Japonya'da bu yıl 20 yaşına giren kişilerin yetişkinliklerini simgelemek üzere onurlandırıldığı "Reşit Olma Günü" münasebetiyle kimono giyen iki genç kadın, Tokyo'nun merkezindeki Ginza bölgesinde fotoğraf çektirip "20" balonları tutarak kutlama yapıyor. Her ocak ayında, yasal olarak 20 yaşına giren Japonlar, yeni yetişkinlerin resmi kimonolar giydiği, Şinto tapınaklarında dua ettiği ve yerel yetkililerden yeni sorumlulukları hakkında konuşmalar dinlediği "Reşit Olma Günü"nü kutluyor (Richard A. Brooks/AFP)18/30
12 Ocak 2025 - Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr El Balah'taki mezarlıkta bir çocuk diğerine yemek yediriyor. UNICEF, Gazze'deki 1,1 milyon çocuğun neredeyse tamamının İsrail bombardımanı, yerinden edilme ve kötü yaşam koşulları nedeniyle ruh sağlığı ve psikososyal desteğe ihtiyaç duyduğunu açıkladı. Çocuklar, hava saldırıları ve aile üyelerinin kaybı nedeniyle kabuslar, kaygı ve felç edici korkular yaşıyor. BM ajansı, birçoğunun agresifleştiğini, içine kapandığını ya da konuşmayı bıraktığını söyledi. Öte yandan İsrail medyasında yer alan habere göre İsrail'in Gazze'de yürüttüğü savaşın maliyeti 67 milyar doları aştı. 7 Ekim 2023'ten itibaren hayatını kaybedenlerin sayısı da 46 bini geçti (Eyad Baba/AFP)19/30
11 Ocak 2025 - Ulusal bayrağa sarınmış bir Çad askeri, Abeche'deki Fransız üssünün önünde devriye geziyor. Çad hükümeti, 28 Kasım'da Fransa'yla güvenlik ve savunma işbirliği anlaşmasının sona erdiğini duyurmuştu. Ülke, Fransa'nın Afrika'daki askeri varlığının kilit noktalarından biriydi. Fransa'ya ait askeri birlikler, 31 Ocak 2025’e kadar Çad'ı terk edecek (Joris Bolomey/AFP)20/30
10 Ocak 2025 - Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla eşi Cilia Flores, yemin töreni için Caracas'taki Ulusal Meclis binası Capitolio'da. 2013'ten beri iktidarda olan Maduro, yerel ve küresel tepkilere rağmen üçüncü dönemi için yemin edecek. Törenin arifesinde Maduro taraftarları hükümete destek verirken muhalif lider Maria Corina Machado öncülüğünde binlerce kişi de protesto gösterilerine katılmıştı (Federico Parra/AFP)21/30
9 Ocak 2025 - ABD'nin Kaliforniya eyaletinde bir helikopterden çekilen fotoğrafta, Los Angeles'ın Pacific Palisades mahallesi yakınlarındaki Palisades yangını sırasında yanan evler görülüyor. ABD Ulusal Muhafız askerleri kargaşayı bastırmak için sokaklara çıkmaya hazırlanırken yetkililer, Los Angeles'ta tüm mahalleleri saran ve binlerce kişiyi yerinden eden devasa orman yangınlarının tamamen kontrol altına alınamadığını söyledi. Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük ikinci kentinin büyük bölümü harabeye dönerken, gökyüzünü duman kaplandı ve neredeyse her binaya keskin bir koku yayıldı (Josh Edelson/AFP)22/30
8 Ocak 2025 - Güney Kore'nin azledilen Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol'un destekçisi 8 Ocak günü erken saatlerde Seul'deki başbakanlık konutunun yakınında düzenlenen mitingde "Hırsızlığı Durdurun" yazısıyla. Güney Kore yolsuzlukla mücadele dedektifleri, başarısız sıkıyönetim girişimi ülkeyi kargaşaya sürükleyen azledilmiş Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol için 7 Ocak'ta mahkeme kararıyla yeni bir tutuklama emri çıkardı. Başsavcı, Yoon Suk Yeol hakkındaki ikinci yakalama emrinin infazı için "iyice hazırlanma" sözü verdi. Yoon'un avukatları da yaklaşık 150 yolsuzlukla mücadele ve polis dedektifi hakkında suç duyurusunda bulundu (Anthony Wallace/AFP)23/30
7 Ocak 2025 - ABD'nin Kaliforniya eyaletinin Pasadena kentinde çıkan yangını McDonald's restoranı kor yağmuruna tutuldu. Los Angeles'ın bir banliyösünde çıkan şiddetli bir orman yangını binaları yuttu ve kasırga şiddetindeki rüzgarlar bölgeyi kasıp kavururken tahliyelere yol açtı. Santa Monica Dağları'nda milyonlarca dolarlık evlerin bulunduğu lüks bir yer olan Pacific Palisades'te 80 hektardan fazla alan yandı. Angeles Ulusal Ormanı yetkililerine göre, şehrin karşısında, Los Angeles'ın kuzey ucunda, Pasadena yakınlarındaki Eaton Kanyonu'nda çıkan bir başka yangın gecenin ilerleyen saatlerinde 81 hektar hızla tüketti (Josh Edelson/AFP)24/30
6 Ocak 2025 - Kanada Başbakanı Justin Trudeau, partisinin yeni liderinin belirlenmesinin ardından Liberal Parti liderliği ve başbakanlık görevlerinden istifa edeceğini açıkladı. Trudeau, başkent Ottawa'da düzenlediği basın toplantısında, ülke içi siyasi "iç çekişmeler" nedeniyle gelecek seçimlerde "en iyi seçenek olamayacağının fakında olduğunu" söyledi. Nisan 2013'ten beri Liberal Parti liderliği ve Kasım 2015'ten bu yana Kanada başbakanlığı görevini yürüten Trudeau, son dönemde parti içi artan memnuniyetsizlik ve düşük kamuoyu desteğiyle karşı karşıya kalmıştı (Patrick Doyle/Reuters)25/30
5 Ocak 2025 - Britanyalı aktör Cosmo Jarvis ve Japon oyuncular Anna Sawai, Hiroyuki Sanada ve Tadanobu Asano, ABD'nin Kaliforniya eyaletinde düzenlenen 82. Altın Küre Ödülleri töreninde. En İyi Drama ödülünü kazanan Shogun'daki üç oyuncu da bireysel ödüllere layık görüldü. Film kategorisinde Emilia Perez 4, The Brutalist ise 3 ödül kazandı (Robyn Beck/AFP)26/30
4 Ocak 2025 - Myanmar'ın Bağımsızlık Günü'nde Yangon'daki bir hapishane önünde, serbest bırakılan bir mahkumla yakınları kutlama yapıyor. Myanmar'ın cunta yönetimi, ülkenin bağımsızlığını kazanmasının 77. yıldönümünde, toplu afla 6 binden fazla mahkumu serbest bıraktı. Af kapsamında serbest kalan mahkumların 180'inin yabancı olduğu belirtildi. Myanmar'da bayram ve önemli günlerde toplu af uygulamaları sıkça görülüyor (AFP)27/30
3 Ocak 2025 - Suriye'de İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri sınırı yakınlarında terk edilmiş Esad rejimi mevzisinde hasar görmüş bir tank. Esad devrildikten sonra İsrail güçleri, Golan Tepeleri'ndeki askerden arındırılmış tampon bölgeyi ve Suriye topraklarında bir dizi diğer noktayı ele geçirmişti (Bakr Alkasem/AFP)28/30
2 Ocak 2025 - Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde Filistinliler yemek sırasında. Britanyalı sivil toplum kuruluşu Oxfam'ın Gazze yetkilisi, "Gazze'de bir yılı aşkın süredir açlık yaşanıyor. Kanıtlar tartışılmaz" dedi ve "Eğer bu açlık değilse, nedir bilmiyorum" diye ekledi. Öte yandan Gazze'deki basın ofisinin açıklamasına göre 7 Ekim 2023'ten beri İsrail saldırılarında öldürülen insani yardım çalışanı sayısı 736 oldu (Hatem Khaled/Reuters)29/30
1 Ocak 2025 - Polis, yeni yılın ilk saatlerinde ABD'nin New Orleans şehrinde kalabalığının arasına dalarak en az 10 kişi ölümüne ve 30 kişinin yaralanmasına yol açan aracın etrafında. FBI, olayın bir terör saldırısı olarak soruşturulduğunu ve saldırganın öldüğünü açıkladı. Aracın sürücüsü, kalabalığın arasına daldıktan sonra ateş açarak polisle çatışmaya girmişti (Matthew Hinton/AFP)30/30
1 Aralık 2024 - Havai fişekler Sidney Liman Köprüsü ve Opera Evi'nin üzerindeki gökyüzünü aydınlatıyor. Avustralya, Yeni Zelanda'yla birlikte 2025'e ilk giren ülkelerden biri. Yeni yıla ilk girense Pasifik Okyanusu'ndaki ada ülkesi Kiribati (David Gray/AFP)
Yüzyılın Anlaşması ve ekonominin siyasetin yerini alamaması
Trump'ın ilk başkanlığı dönemindeki yönetimi, 2020 ocağında İbrahim Anlaşması taslak metnini tamamladığında "Yüzyılın Anlaşması" (Trump'ın Ortadoğu Barış Planı) olarak adlandırılan (plan ekonomik tarafı siyasi olandan neredeyse sekiz ay önce açıklanmıştı), çoğunlukla ekonomik nitelikte yaklaşık 180 sayfalık ayrıntılar ve tablolar ortaya çıktı.
Başarılı ve müreffeh bir Filistin ekonomisi yaratmak için 50 milyar dolarlık bütçenin yer aldığı metinde siyasi yön oldukça kısıtlıydı ve iki devletli bir çözüme ya da Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme ve bağımsız bir devlet kurma hakkının uygulanmasına yönelik açıkça hiçbir taahhüt içermiyordu.
Yüzyılın Anlaşması bunun yerine ABD'nin, başkenti Doğu Kudüs olmayan, askerden arındırılmış ve parçalanmış, coğrafi bütünlüğü olmayan, dağınık toprakları İsrail'in kontrolündeki köprü ve tünellerle birbirine bağlanan, kara ve deniz sınırlarını hava ve güvenlik denetimine tabi tutma ve Filistin devleti içinde güvenlik operasyonları başlatma hakkına sahip olan ve bu devletin içeride nasıl yönetileceğine ilişkin diğer şartların yanı sıra koşullu olarak gelecekteki bir Filistin devletini destekleme taahhüdünde bulunuyordu.
Yüzyılın Anlaşması, Filistinli mültecilerin uluslararası kararlarla tesis edilen geri dönüş hakkını yok sayıp onlara maddi tazminat teklif ederken, 1948 savaşından sonra yaşadıkları Arap ülkelerini terk etmek zorunda kalan "Yahudi mültecilerle ilgili meselelere adil, hakkaniyetli ve pratik bir çözüm" bulunmasını ve bu çözümün "İsrail-Filistin barış anlaşmasından ayrı uygun bir uluslararası mekanizma" aracılığıyla uygulanmasını talep ediyordu.
Yüzyılın Anlaşması, Trump'ın ilk başkanlık dönemindeki yönetimini, Filistinlilerin 75 yıldır kümülatif ve aşamalı olarak hissettiği, yasal çözüm için net bir siyasi ve insan hakları çerçevesine ihtiyaç duyan, ekonominin ve gelecekteki refah vaatlerinin bu çözümü sağlamlaştırmasına ve uygulanabilir hale getirmesine izin veren siyasi ve insan hakları mağduriyetlerinin derinliğini anlamadaki yetersizliğini şok edici bir şekilde ortaya koyduğu için Arapların ve Filistinlilerin büyük tepkisiyle karşı karşıya getirdi.
Trump yönetiminin, bu iki büyük ama ayrı zorlukla başarılı bir şekilde başa çıkabilmek için İran'la yüzleşmeyi ve Filistin meselesini siyasi olarak çözmeyi birbirinden ayırması gerektiğini anlaması uzun sürmeyecektir.
ABD'nin Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır, Ürdün ve belki de Endonezya'ya gönderilerek harap haldeki Gazze Şeridi'nin yeniden inşasının beklenmesine dair yaptığı son açıklamaları çerçevesinde Trump yönetiminin, Yüzyılın Anlaşmasının başarısız olmasından hiçbir ders almadığı görülüyor.
Zira Arap-İsrail çatışmasını, özellikle de Filistin boyutunu ele almak için henüz yeni bir vizyon geliştirmiş değil.
Daha geniş ve uzun vadeli bir plan geliştirmeden, Biden yönetiminin Gazze savaşının nasıl sona erdirileceğine dair fikirlerini benimsedi.
Ateşkes anlaşmasının Trump'ın göreve başlamasından önce imzalaması için İsrail'e baskı yaparak sadece işlerin doğrudan ve pratik yönüyle ilgilendi. Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İsrail'e giderek İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya sert bir konuşma yaptı ve Netanyahu'nun ateşkesi kabul etmesini sağladı.
Filistin'in yerine İran konulabilir mi?
Aslında, Trump yönetiminin ilk dönemden kalma eski araçlarla (azami baskı politikası çerçevesindeki yaptırımlar) İran'la mücadele etmek ve İran'ın Aksa Tufanı Operasyon kaynaklı zafiyetinin ardından yeni bir İsrail askeri balyozu kullanmak dışında Ortadoğu'ya yönelik net ve yeni bir yaklaşımı bulunmuyor.
Trump, seçim kampanyası sırasında o dönemde salıncak eyaletlerdeki Arap asıllı Amerikalıları tatmin etmek için Gazze'de ateşkes çağrısı yapması dışında, Ortadoğu hakkında konuşmadı.
Bu çağrıya, Biden yönetiminin İsrail'e askeri tepkisini rasyonelleştirmesi ve Trump'ın Beyaz Saray'daki ilk günlerinde kaldırdığı bir yasak olan bazı mühimmat türlerinin tedarikini engellemesi için uyguladığı baskıya karşı İsrail'in neredeyse mutlak meşru müdafaa hakkını her zamanki gibi güçlü bir şekilde onaylaması eşlik etti.

Gazze Şeridi'nin güneyinden kuzeyine uzanan Netzarim Koridoru'nu geçmek için Raşid Caddesi boyunca yürüyen insanlar, 27 Ocak 2025 / Fotoğraf: AFP
Trump yönetiminin, İbrahim Anlaşmalarının uygulanması ve başka ülkelerle de imzalanması için daha çok çalışacağına şüphe yok.
Ancak bu anlaşmaların siyasi yönünü geliştirmeden ve ekonomik yönü kadar açık, güçlü ve öncelikli hale getirmeden yapacağı da kesin.
İşte bu noktada Suudi Arabistan faktörünün ABD yönetimini doğru yöne itme olasılığı ortaya çıkıyor.
Bu bağlamda Waltz, Suudi Arabistan ve İsrail arasında bir İbrahim Anlaşmasına varılmasının Trump yönetimi için "son derece önemli" olduğunu belirtti.
Suudilerin, Filistin meselesine uluslararası kararlara ve 2002 yılında Beyrut'taki 25. Arap Birliği Zirvesi'nde onaylanan Arap Barış Girişimi'ne uygun bağımsız bir devletin kurulmasını öngören siyasi bir çözüm bulunmadan taraflar arasında böyle bir anlaşma yapılmayacağı yönündeki ısrarı çerçevesinde böyle bir anlaşmanın imzalanması oldukça zor görünüyor.
Suudi Arabistan'ın ABD'ye 600 milyar dolar yatırım yapmaya hazır olması, Trump'a Yüzyılın Anlaşması'nda hem siyasi hem de insan hakları alanında radikal değişiklikler yapması ve böylece Filistinlilerin kabulünü ve Arapların desteğini kazanması için baskı yapma olasılığını güçlendirebilir.
Filistin meselesine kalıcı bir çözüm getirecek bu tür değişikliklerin yapılmasını desteklemek için Arap ülkeleri arasında resmi düzeyde sağlam ve geniş çaplı bir dayanışmaya ihtiyaç var.
Ancak Trump'ın Amerika'sı, Arap ülkeleri arasındaki İran'a karşı dayanışmanın, ekonominin siyasetin önüne geçtiği yenilenmiş bir Yüzyılın Anlaşması'nın kabul edilmesini sağlayacak bir uzlaşıya dönüşeceğine çok fazla güveniyor gibi görünüyor.
Trump yönetiminin, bu iki büyük, ama ayrı zorlukla başarılı bir şekilde başa çıkabilmek için İran'la yüzleşmeyi ve Filistin meselesini siyasi olarak çözmeyi birbirinden ayırması gerektiğini anlaması uzun sürmeyecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu makale Independent Türkçe Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
Al Majalla
ABD
DONALD TRUMP
İbrahim Anlaşmaları
YÜZYILIN ANLAŞMASI
GAZZE
yazarlar
"ABD'nin Cumhuriyetçi yönetimi, İbrahim Anlaşmalarının uygulanması ve başka ülkelerle de imzalanması için daha çok çalışacak"
Akil Abbas
Cuma, Ocak 31, 2025 - 09:30
Main image:

DÜNYADAN SESLER<p>İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump, Washington'da İbrahim Anlaşması'nı imzaladıktan sonra, 15 Eylül 2020 / Fotoğraf: Reuters</p>
related nodes:
Devletsiz tüm Filistinliler mültecidir
Filistinlilerle veya onlarsız barış sorunu
Gazze'nin ilhakı söz konusu
Type:
news
SEO Title:
Eski anlaşmalar ve yeni gerçekler arasında Trump'ın Ortadoğu politikası
copyright Independentturkish: