- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 335,263
- Tepkime puanı
- 0
Kazım DOĞAN / FRANKFURT
Frankfurt Halkevi, kuruluşunun 60. yılını üyelerinin, Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Mike Josef, eski Büyükşehir Belediye Başkanı Peter Feldman ile Hessen Milletvekili Turgut Yüksel'in de aralarında olduğu siyasetten ünlü isimlerin, resmi ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katılımıyla kutladı.
Frankfurt Türk Halkevi'nn 60 yılı adeta, Almanya'da işçi göçüyle başlayan bir sürecin de izdüşümü oldu. Alman Sendikalar Birliği'nde (DGB) gerçekleşen kutlamada Almanya'da ırkçılığın, göçmenlere uygulanan ayrımcılık ve göçmenleri hedefe koyan tartışmaların yeniden ürkütücü boyutlara ulaştığı ifade edildi. Kutlamada sahne alan sanatçı Zeynep Sibel Başaran farklı dillerde ezgiler seslendirdi.
Suriyeli göçmen bir anne ve babanı çocuğu olan Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Mike Josef, “60 yıldır varlığını sürdüren ve kendini sürekli yenileyen bir kurum, pek çok işi doğru yapmış demektir. Kutlarım. Ancak ırkçılığa, eşitsizliğe karşı, insan hakları mücadelesinde sizin çalışmalarınıza hala ihtiyaç duymak acı bir şey. 60 yıl öncesinde olduğu gibi bugün de 'bu mücadelede sana ihtiyacım var' demek acı bir şey. Mücadelenizi nesilden nesile aktardığınız için çok teşekkür ederim. Halkevi kurulduğunda ülkemizin göç ülkesi tanımının çok uzağındaydı. Bugün de pek çok politikacı bunu kabul etmiyor. Siz uluslararası işçi hareketinin yanında yer aldınız. Sosyal adaletsizliğe karşı dayanışmacı bir çözüm arandığında size güvenilebileceğini gösterdiniz. Örneğin 1972'de Türkiye'den insan inşaat işçileri geri gönderilmek istendiğinde buna direndiniz. Dünün sendika sekreteri, bugünün belediye başkanı olarak, işçilerin söz hakkının önemini iyi biliyorum. Aşırı sağcılar korkuları güçlendirip birlikte yaşamın temel değerlerini paramparça etmek için çalışıyor. Bütün dünyada aşırı sağın yükseldiği bir ortamda kazanılan hakların kaybedilmemesi için vereceğimiz mücadele çok önemli. Kazanımlarımız üzerinde durup dinlenme zamanımız yok, ülke ne kadar ilerde olursa olsun kazandığımız haklar kendiliğinden savunulmuyor. Birlikte sosyal eşitlilik, toplumsal ilerleme için mücadele etmeyi sürdürmeliyiz” dedi.
Frankfurt Türk Halkevi Başkanı Zeliha Dikmen, 70 yıllarda yabancı işçi ailelerinin çok büyük zorluklar yaşadığını, örneğin konut sıkıntısı nedeniyle daracık evlerde bir kaç ailenin biradara yaşamak zorunda kaldıklarına dikkat çekti. Dikmen, 80'li yılların başında da yabancı işçiler arasında artan kitlesel işsizliğin ardından, hükümetin sosyo-ekonomik kemer sıkma politikaları başladığını, işçilere dönüş ikramiyeleri bile teklif edildiğini ancak bunların asıl sorunu çözmediğini söyledi. Dikmen, “Bu kriz dönemlerinde “yabancı düşmanlığı”, bugün ise açıkca adlandırılan ırkçılık filizlendi. Bugün olduğu gibi geçmişte de kriz zamanları ya da seçim kampanyaları göçmenler suçlandı. Sefaletin suçlusu biz göçmenleriz. Bild gazetesi gibi medya organları ve sağın uç noktalarındaki küçük partiler biz göçmenlere karşı, insanlık dışı söylemler geliştirdi. Popülist propaganda bir yandan insanları radikalleştirmek için kullanılırken diğer yandan insanlar hedef ilan edildi. Amaç nefreti yaymak ve toplumun en zayıf üyelerine karşı nefreti kışkırtmaktı. Nefret daha sonra Mölln ve Solingen'de, NSU cinayetleri ve 5 yıl önceki Hanau ve tüm diğerleri gibi ölümlere yol açtı” diye konuştu.
Halkevi Başkanı Zeliha Dikmen, “60 yıldaki tecrübelerimiz göstermiştir ki, iyi entegrasyon önlemleri, fırsat eşitliği, eğitim ve destek verildiğinde göçmenler olarak, demokratik değerler çerçevesinde, özgür ve demokratik temelde başarılı bir şekilde bir arada yaşayabiliriz. Nüfusumuzun bir kısmı ötekileştirilirse bu başarılı olmayacaktır. İnsanların dışlanması nefret ve ajitasyon yaratır ve bu durum sadece aşırı sağcı kamplardaki fareli köyün kavalcılarını sevindirir.
Bu nefret kontrol edilemez ve insanlar arasında hiçbir “iyi” ya da ‘kötü’ entegre olmuş insanlar diye ayrım yapmaz. Toplumu böler ve demokrasimizi zehirler. Son yıllarda yaşanan yıkıcı tartışmalar benim gibi insanları da etkiliyor. Mevcut göç tartışmaları benim gibi Frankfurt'ta büyümüş, tüm zorluklara meydan okumuş insanları, eğitim ve mesleki kariyerlerini tamamlamış bireyleri tedirgin ediyor. Tartışmalarda vatandaşlığımızın bile elimizden alınabileceğine dair duyuyoruz. Kaç kuşak olursa olsun, bu kişilerin“gerçek Alman” olamayacağı bir ülkede yaşıyoruz. Ancak tehdit, özgür ve demokratik bir ülkede yaşamak isteyen hepimize, demokratik düzene yöneliktir. Demokrasimiz ve sosyal sosyal uyum yıllardır torpilleniyor. Deneyimlerimize göre, mevcut tartışmalar daha fazla güvenlik sağlamıyor. Hepimizin acilen talep ettiği kirası ödenebilir yeni konutların yapımını teşvik eder ne de yuvaların açılmasını ya da insanların geçimlerini sağlayabilmeleri için daha iyi ücret artışını beraberinde getirir. Bu tartışmalar toplumda daha fazla bölünmeye, daha fazla nefret ve ajitasyona yol açar” uyarısında bulundu.
Dikmen bu tartışmalar yerine zengin ve fakir arasındaki uçurumun azaltılması için daha adil vergilendirmenin başlatılması, kirası ödenebilir konut açığının kapatılması, kreşlerin açılması, çocukların desteklenmesi, kadınların güçlendirilmesi, kadınlara karşı adaletsizliğin ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek “Barış içinde bir arada yaşamak için demokratik sivil toplumumuzu güçlendirmek ve aşırı sağa, ırkçılığa, İslamcılığa ve antisemitizme tutarlı bir şekilde karşı çıkmak gerekir. Çünkü bu saldırganlar insan haklarımızın, demokrasimizin düşmanlarıdır” diye konuştu.
Eski Milletvekili Arif Ünal da göçmenlerin önemli bir kısmının hala politik kararlardan mahrum, ırkçılığa ve kurumsal ayrımcılığa maruz bırakıldığına dikkat çekti. Bu polikanın devam ettirilmesinin atmosferi zehirleyip bütün insanların barış içinde birlikte yaşamasına engel olduğunu kaydeden Ünal, “Ayrımcılık ve bu politika ırkçı saldırılan ve katliamlara ortam sağlıyor. Eşitlik temelinde demokratik yönelim hiç olmadığı kadar zaruridir. Federal Kriminal Dairesi'nin verilerine göre 2024 yılının 11 ayında 34 bin, 23'te de 28 bin 945 aşırı sağ motifli saldırı gerçekleşti. 60 yılda birden fazla nesil oluştu. Bu insanlar neden hala eşit birey olmadıklarını,kendilerini neden ayrımcılık yapıldığını anlamakta zorlanıyorlar. Yeni nesil artık nine ve dedeleri gibi herşeyi sineye çekmiyor. Politika bu insanların eşitlik talebini çok ciddiye almalıdır” dedi.
Frankfurt Halkevi 60 yılda Alman Sendikalar Birliği, belediye ile kurslar, birbirinden farklı etkinlikler ve siyasal çalışmalarla göçmenlerin yaşamında önemli yer aldı. İşgücü göçünün başlangıcında Türkiye'den gelen 19 genç üniversite öğrencisi, akademisyen, Türk konsolosluğu ve banka çalışanı 1964 yılında Halkevleri tarzında dernek kurmak için inisiyatif aldı. Başlangıçta amaçları, sadece Frankfurt'taki hayatlarının yeni evresinde birlikte boş zaman etkinlikleri düzenlemek, birlikte kültürel ilgi alanlarını takip etmek, Almanya'yı, yakın geçmişini keşfetmek ve anlamak oldu. Derneğin ilk aşamasında üye sayısı hızla artmış ve ve farklı ilgi alanlarına sahip insanlar dernekte bir araya gelmişti. İstikrarlı bir şekilde büyüyen Türkiye'den işgücü göçü derneği, üyelerin kötü çalışma ve yaşam koşulları konusuna daha fazla odaklanmasına yönlendirdi. Halkevi, iki Almanya'nın birleşmesinden sonra hortlayan aşırı sağ terörünün hafızalardan silinmemesi için Bockenheim semtinde bir alana Hülya Meydanı adını verdirip burada demokratik kuruluşlarla birlikte her yıl anma törenleri düzenliyor. Halkevi kendisini partilerden ve hükümetlerden bağımsız, toplumsal eşitlik, adalet ve dayanışma duygusuyla savaş, faşizm ve ırkçılık karşıtı, etnik köken ve cinsiyet ayrımcılığına da karşı faal çalışan, göçmen örgütü olarak tanımlıyor.
Frankfurt Halkevi, kuruluşunun 60. yılını üyelerinin, Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Mike Josef, eski Büyükşehir Belediye Başkanı Peter Feldman ile Hessen Milletvekili Turgut Yüksel'in de aralarında olduğu siyasetten ünlü isimlerin, resmi ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katılımıyla kutladı.
Frankfurt Türk Halkevi'nn 60 yılı adeta, Almanya'da işçi göçüyle başlayan bir sürecin de izdüşümü oldu. Alman Sendikalar Birliği'nde (DGB) gerçekleşen kutlamada Almanya'da ırkçılığın, göçmenlere uygulanan ayrımcılık ve göçmenleri hedefe koyan tartışmaların yeniden ürkütücü boyutlara ulaştığı ifade edildi. Kutlamada sahne alan sanatçı Zeynep Sibel Başaran farklı dillerde ezgiler seslendirdi.
HALA BU MÜCADELEDE SANA İHTİYAÇ VAR DEMEK ÜZÜCÜ
Suriyeli göçmen bir anne ve babanı çocuğu olan Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Mike Josef, “60 yıldır varlığını sürdüren ve kendini sürekli yenileyen bir kurum, pek çok işi doğru yapmış demektir. Kutlarım. Ancak ırkçılığa, eşitsizliğe karşı, insan hakları mücadelesinde sizin çalışmalarınıza hala ihtiyaç duymak acı bir şey. 60 yıl öncesinde olduğu gibi bugün de 'bu mücadelede sana ihtiyacım var' demek acı bir şey. Mücadelenizi nesilden nesile aktardığınız için çok teşekkür ederim. Halkevi kurulduğunda ülkemizin göç ülkesi tanımının çok uzağındaydı. Bugün de pek çok politikacı bunu kabul etmiyor. Siz uluslararası işçi hareketinin yanında yer aldınız. Sosyal adaletsizliğe karşı dayanışmacı bir çözüm arandığında size güvenilebileceğini gösterdiniz. Örneğin 1972'de Türkiye'den insan inşaat işçileri geri gönderilmek istendiğinde buna direndiniz. Dünün sendika sekreteri, bugünün belediye başkanı olarak, işçilerin söz hakkının önemini iyi biliyorum. Aşırı sağcılar korkuları güçlendirip birlikte yaşamın temel değerlerini paramparça etmek için çalışıyor. Bütün dünyada aşırı sağın yükseldiği bir ortamda kazanılan hakların kaybedilmemesi için vereceğimiz mücadele çok önemli. Kazanımlarımız üzerinde durup dinlenme zamanımız yok, ülke ne kadar ilerde olursa olsun kazandığımız haklar kendiliğinden savunulmuyor. Birlikte sosyal eşitlilik, toplumsal ilerleme için mücadele etmeyi sürdürmeliyiz” dedi.

DİKMEN: NEFRET DUYGULARI ÖLÜMLERİ GETİRDİ
Frankfurt Türk Halkevi Başkanı Zeliha Dikmen, 70 yıllarda yabancı işçi ailelerinin çok büyük zorluklar yaşadığını, örneğin konut sıkıntısı nedeniyle daracık evlerde bir kaç ailenin biradara yaşamak zorunda kaldıklarına dikkat çekti. Dikmen, 80'li yılların başında da yabancı işçiler arasında artan kitlesel işsizliğin ardından, hükümetin sosyo-ekonomik kemer sıkma politikaları başladığını, işçilere dönüş ikramiyeleri bile teklif edildiğini ancak bunların asıl sorunu çözmediğini söyledi. Dikmen, “Bu kriz dönemlerinde “yabancı düşmanlığı”, bugün ise açıkca adlandırılan ırkçılık filizlendi. Bugün olduğu gibi geçmişte de kriz zamanları ya da seçim kampanyaları göçmenler suçlandı. Sefaletin suçlusu biz göçmenleriz. Bild gazetesi gibi medya organları ve sağın uç noktalarındaki küçük partiler biz göçmenlere karşı, insanlık dışı söylemler geliştirdi. Popülist propaganda bir yandan insanları radikalleştirmek için kullanılırken diğer yandan insanlar hedef ilan edildi. Amaç nefreti yaymak ve toplumun en zayıf üyelerine karşı nefreti kışkırtmaktı. Nefret daha sonra Mölln ve Solingen'de, NSU cinayetleri ve 5 yıl önceki Hanau ve tüm diğerleri gibi ölümlere yol açtı” diye konuştu.
SON TARTIŞMALAR BİZİ TEDİRGİN EDİYOR
Halkevi Başkanı Zeliha Dikmen, “60 yıldaki tecrübelerimiz göstermiştir ki, iyi entegrasyon önlemleri, fırsat eşitliği, eğitim ve destek verildiğinde göçmenler olarak, demokratik değerler çerçevesinde, özgür ve demokratik temelde başarılı bir şekilde bir arada yaşayabiliriz. Nüfusumuzun bir kısmı ötekileştirilirse bu başarılı olmayacaktır. İnsanların dışlanması nefret ve ajitasyon yaratır ve bu durum sadece aşırı sağcı kamplardaki fareli köyün kavalcılarını sevindirir.
Bu nefret kontrol edilemez ve insanlar arasında hiçbir “iyi” ya da ‘kötü’ entegre olmuş insanlar diye ayrım yapmaz. Toplumu böler ve demokrasimizi zehirler. Son yıllarda yaşanan yıkıcı tartışmalar benim gibi insanları da etkiliyor. Mevcut göç tartışmaları benim gibi Frankfurt'ta büyümüş, tüm zorluklara meydan okumuş insanları, eğitim ve mesleki kariyerlerini tamamlamış bireyleri tedirgin ediyor. Tartışmalarda vatandaşlığımızın bile elimizden alınabileceğine dair duyuyoruz. Kaç kuşak olursa olsun, bu kişilerin“gerçek Alman” olamayacağı bir ülkede yaşıyoruz. Ancak tehdit, özgür ve demokratik bir ülkede yaşamak isteyen hepimize, demokratik düzene yöneliktir. Demokrasimiz ve sosyal sosyal uyum yıllardır torpilleniyor. Deneyimlerimize göre, mevcut tartışmalar daha fazla güvenlik sağlamıyor. Hepimizin acilen talep ettiği kirası ödenebilir yeni konutların yapımını teşvik eder ne de yuvaların açılmasını ya da insanların geçimlerini sağlayabilmeleri için daha iyi ücret artışını beraberinde getirir. Bu tartışmalar toplumda daha fazla bölünmeye, daha fazla nefret ve ajitasyona yol açar” uyarısında bulundu.
Dikmen bu tartışmalar yerine zengin ve fakir arasındaki uçurumun azaltılması için daha adil vergilendirmenin başlatılması, kirası ödenebilir konut açığının kapatılması, kreşlerin açılması, çocukların desteklenmesi, kadınların güçlendirilmesi, kadınlara karşı adaletsizliğin ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek “Barış içinde bir arada yaşamak için demokratik sivil toplumumuzu güçlendirmek ve aşırı sağa, ırkçılığa, İslamcılığa ve antisemitizme tutarlı bir şekilde karşı çıkmak gerekir. Çünkü bu saldırganlar insan haklarımızın, demokrasimizin düşmanlarıdır” diye konuştu.

YENİ NESİLİN EŞİTLİK TALEBİ CİDDİYE ALINMALI
Eski Milletvekili Arif Ünal da göçmenlerin önemli bir kısmının hala politik kararlardan mahrum, ırkçılığa ve kurumsal ayrımcılığa maruz bırakıldığına dikkat çekti. Bu polikanın devam ettirilmesinin atmosferi zehirleyip bütün insanların barış içinde birlikte yaşamasına engel olduğunu kaydeden Ünal, “Ayrımcılık ve bu politika ırkçı saldırılan ve katliamlara ortam sağlıyor. Eşitlik temelinde demokratik yönelim hiç olmadığı kadar zaruridir. Federal Kriminal Dairesi'nin verilerine göre 2024 yılının 11 ayında 34 bin, 23'te de 28 bin 945 aşırı sağ motifli saldırı gerçekleşti. 60 yılda birden fazla nesil oluştu. Bu insanlar neden hala eşit birey olmadıklarını,kendilerini neden ayrımcılık yapıldığını anlamakta zorlanıyorlar. Yeni nesil artık nine ve dedeleri gibi herşeyi sineye çekmiyor. Politika bu insanların eşitlik talebini çok ciddiye almalıdır” dedi.
HALKEVİ: GÖÇÜN YOL ARKADAŞI
Frankfurt Halkevi 60 yılda Alman Sendikalar Birliği, belediye ile kurslar, birbirinden farklı etkinlikler ve siyasal çalışmalarla göçmenlerin yaşamında önemli yer aldı. İşgücü göçünün başlangıcında Türkiye'den gelen 19 genç üniversite öğrencisi, akademisyen, Türk konsolosluğu ve banka çalışanı 1964 yılında Halkevleri tarzında dernek kurmak için inisiyatif aldı. Başlangıçta amaçları, sadece Frankfurt'taki hayatlarının yeni evresinde birlikte boş zaman etkinlikleri düzenlemek, birlikte kültürel ilgi alanlarını takip etmek, Almanya'yı, yakın geçmişini keşfetmek ve anlamak oldu. Derneğin ilk aşamasında üye sayısı hızla artmış ve ve farklı ilgi alanlarına sahip insanlar dernekte bir araya gelmişti. İstikrarlı bir şekilde büyüyen Türkiye'den işgücü göçü derneği, üyelerin kötü çalışma ve yaşam koşulları konusuna daha fazla odaklanmasına yönlendirdi. Halkevi, iki Almanya'nın birleşmesinden sonra hortlayan aşırı sağ terörünün hafızalardan silinmemesi için Bockenheim semtinde bir alana Hülya Meydanı adını verdirip burada demokratik kuruluşlarla birlikte her yıl anma törenleri düzenliyor. Halkevi kendisini partilerden ve hükümetlerden bağımsız, toplumsal eşitlik, adalet ve dayanışma duygusuyla savaş, faşizm ve ırkçılık karşıtı, etnik köken ve cinsiyet ayrımcılığına da karşı faal çalışan, göçmen örgütü olarak tanımlıyor.