- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 153,186
- Tepkime puanı
- 0
Ramazan ayı bereket ayıdır; merhamet, fedakârlık, paylaşma duygularının zirveye çıktığı zaman dilimidir. Maalesef böylesi önemli bir zaman diliminde Ramazan ikliminin zıddı olan işlere imza atıyoruz; hem bereketimiz eksiliyor hem keyfimiz kaçıyor. Paylaşma işini eksik yapıyoruz, fırsatçılık kolluyoruz, kolay kazanmaya tevessül ediyoruz. Çeşitte bolluk, ihsanda kıtlık var; kanaat ülkesini terk etmişlik var. Sunumda şıklık, uygulamada zıtlık var. İsraf ve sorumsuzluk bizi kuşatmış vaziyette. Kanaat anlayışı saldırı altında, Ramazan bereketi bizden uzaklaşıyor, hedefte iftar sofraları var! Kastım fıtır sadakası, zekât ve benzeri vazifeler değil; ikramlar, ihsanlar, direkler arası eğlenceler hiç değil! Paylaşma eyleminin tabana yayılması, kul hakkı hassasiyetinin 7/24 aktif olması, israfın son bulması ve kanaat kalesine geri dönülmesi gerekiyor. Küçük bir örnek vereyim… İftar menüleri çeşitlilik açısından ihtişamlı görünüyor, zenginliğiyle akılları baştan alıyor ancak israfa davetiye çıkartıyor. Hepsinden önemlisi cepleri yakıyor, cüzdanları kavuruyor. İkram kültürümüzü yok ediyor! Normal zaman diliminde 2 birim olan menü fiyatları, Ramazan ayında bir anda 4 birime çıkıveriyor! Bu apaçık fırsatçılıktır! Hani Ramazan ibadet ayıydı, kanaat ve paylaşma ayıydı? Ramazanları bile kendimize benzetir olduk, “fırsat ayına” çevirdik! Bunun adı serbest piyasa olamaz! Türkiye’nin en önemli lezzetlerinden olan lahmacun, üretim standardı ve fiyatları açısından bambaşka bir yola doğru gidiyor! Tarım ve Orman Bakanlığı’nın “taklit ve tağşiş” listesinde sık sık yer alması ve “tek tırnaklı eti”ne maruz kalmasıyla tadı kaçan lahmacun, şimdi de fiyat istikrarsızlığıyla gündemde. Bir lahmacun düşünün, serbest piyasa mazeretiyle 50 liraya da satılabiliyor, 300 liraya da müşteri bulabiliyor. Güney sahillerindeki bin liralara satılan ayran-lahmacun ikilisini hatırlatmaya bile gerek yok! Bu durumu sorguladığımız zaman karşımıza hemen “serbest piyasa” ekonomisi çıkıyor. İyi, güzel de söz konusu olan lahmacun; hamuru belli, eti belli, içeriği belli, işçiliği belli, eni boyu belli… Fark elbette ki olur, olmalı da! Rekabeti artırır, kaliteyi yukarı çeker, lezzet kavramına katkı sağlar. Ama bu kadarı fazla; 4-5 kat farklarla bir ürün satılamaz. Burada başka başka işlerin döndüğü şüphesini kimsenin aklından çıkartıp atamazsınız! Evet!.. Fiyat politikasında makasın ağzı gittikçe açılıyor! Bu durum da gıda güvenliğinden ekonomik zorlanmaya kadar bir yığın soru işaretini beraberinde getiriyor. İlgili bakanlıklar bu olaya el atmalı, bu işi bir standarda oturtmalı. Serbest piyasa bu olamaz! Bu olsa olsa serbest soygun anlayışıdır ve devletin sarsılmaz disiplinini karşısında bulmalıdır. Ucuza lahmacun satan esnaf kanaat kavramından bahsediyor, herkesin lahmacun yemesi için fedakârlık yaptıklarını ifade ediyor. Maliyetlerin belli olduğunu ve fiyatların abartıldığını iddia ediyor. Diğer tarafta ise etin maliyetinden personel giderlerine kadar bir sürü ilave gideri önümüze koyan; serbest piyasa ekonomisinde bu gibi durumların yaşanabileceği rahatlığıyla konuşan, kaliteden dem vuran işletmeciler var. Örneğin et maliyetleri belli! Et ve Süt Kurumu 350-400 lira bandında piyasaya et arz ederken, zincir marketler 650-700 liraya et satıyor, kasaplarda ise bu fiyatlar 750-800 lira bandında. Yani en fazla iki katı fiyat ortaya çıkıyor. Kira ve personel giderleri de benzer özellikler taşımakta. Demem o ki; 50 liraya satılan bir lahmacunun 100 liraya da satılıyor olması izah edilebilir. Fakat 5-6 kat fiyat artışı nereden kaynaklanıyor? Bu fiyat artışını kimse bize “kalite” ile, “maliyet” ile izah etmeye kalkmasın! Vatandaş kime, nasıl güvenecek? Tüketici tek tırnaklı diye tabir edilen eşek etinden mamul lahmacun yemediğinden emin olmak istiyor. Diğer tarafta da kalite kavramına kurban gitmek ve kazıklanmak istemiyor. Burada en iyisi hakem olarak Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı ekiplerinin devreye girmesi olacaktır. Zira söz konusu vatandaşın alım gücünü muhafaza etmektir, gıda güvenliğini güvence altına almaktır. Toplum sağlığını korumaktır.