- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 145,738
- Tepkime puanı
- 0
Geçersiz diploma skandalı İmamoğlu’nun dengesini öylesine bozmuş ki artık ne söylediğinin bile farkında değil. YÖK’ün başlattığı ve savcılığın devam ettirdiği usulsüz yatay geçişle ilgili soruşturma nihayetlenmek üzere… Sızan bilgiler öyle gösteriyor ki bidayette mezkûr usulsüzlüğe göz yuman İstanbul Üniversitesi, geçmiş dönem idarecilerinin de başını belaya sokacak nihai kararı her an deklare edebilir. Anlaşılan o ki bahsini ettiğim bu bilgi İmamoğlu’na da ulaşmış… Bunu, yazının başında da ifade ettiğimiz gibi, tehevvür hâlinde ve son bir gayretle yaptığı absürt denebilecek açıklamalarından anlıyoruz elbette… İmamoğlu, kısa bir süre önce, özellikle de üniversite diplomasıyla ilgili spekülasyonları boşa çıkarma amacıyla bir gazetecinin kanalına konuk olmuştu. Programın başında her şeyi bilen ve konulara hâkim bir partner görüntüsü vermeye çalıştığı her hâlinden belliydi lakin sorular geldikçe bunun böyle olmadığı anlaşıldı ve İmamoğlu’nun büyük bir panik yaşadığı net bir şekilde görüldü… Mesela Suriye ile ilgili hiç gereği yokken bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmesi, bahsini ettiğimiz panik hâlinin tipik bir yansımasıydı. Bir belediye başkanını Suriye meselesi neden ilgilendirir? Hadi diyelim ki ilgilendirdi; insan, ahkâm kestiği/keseceği bir konuda gelişmeleri yakından takip etmez mi? Hele de ciddi bir iddia ortaya koyarken elindeki bilgilerle çelişmemeye dikkat etmez mi? Suriye meselesi ile ilgili şöyle buyuruyordu Bay İmamoğlu… “Endişe verici en önemli konu biz Suriye’de masayı kuran devlet olmamız gerekirken kurulan masalarda sandalye ayrılmayan duruma gelmiş durumdayız…” Ve minel garaib… Bu ifadenin, kendisini ‘devlet adamı’ gibi gösterme çabasından başka hiçbir anlamının olmadığını elbette ki biliyoruz… İyi de birader, sen gerçekten kendinde misin? Yahut söylediğin sözü kulağın duyuyor mu? İmamoğlu, ciddi anlamda saçmalamayı göze alarak, bu ifadeyi bilerek sarf etti bence. Zira cümlenin başında geçen; “Suriye’de masayı kuran devlet olmamız gerekirken…” ifadesi aslında “Türkiye’nin masayı kurduğu” hakikatini gizlemeye yönelik bir kurnazlık… İmamoğlu, Amerika ile birlikte tüm Avrupa ülkelerinin hatta Rusya ve İran’ın bile kabul ettiği bu gerçeği, bir yöntem olarak kullandığı düzeysiz yaklaşım vesilesiyle vülgarize edebileceğini düşündü ve kargaların bile güleceği malum sözü sarf etti. Peki, amacı ne? Böylesine saçma şeyler söyleyerek Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendisini muhatap almasını sağlamak tabii ki… Böylelikle dikkatler üzerinde toplanacağından siyasi bir figür olarak gerek diploma meselesinden ve gerekse işlediği suçlar nedeniyle açılan davalardan kurtulma imkânı hasıl olacak… Beklentisi bu ama tüm bunlar boş bir gayretten ibaret… Birisi, akıl hocalarının kendisini fena şekilde yanılttığını söylemeli… Maksuduna bu yöntemle ulaşması asla mümkün değil… Diploma meselesi diğer hukuki gelişmelerden önce neticelenecek gibi… Bu da “mahkemeler önümü kesti” argümanını hak ile yeksan edecek nitelikte. Aslında kendisi de bunun farkında zira bahsini ettiğimiz programda sorulan bir soru üzerine verdiği komik tepki, ümidinin son noktaya dayandığını açıkça gösteriyor. Şöyle sormuştu programın sahibi gazeteci… “İnternet sitenizde bir özgeçmişinizle ilgili bir değişim olmuş, doğru mu bu?” El cevap: “Ciddi bir sorunuz var mı, vallahi boş soru…” Gazeteci arkadaşın, “Sana ne bundan, varsa bir cevabın söyle” demesi gerekirdi aslında ama nedense sustu. Oysa soru çok yerindeydi çünkü bu hadiseler ayyuka çıkmadan önce İBB’nin internet sitesinde “Başkanın özgeçmişi” başlığında, okuduğu okul ve yatay geçişle ilgili süreç tamamen gerçeğe aykırı yazılmıştı. YÖK ve savcılık bu meseleye el atınca ışık hızıyla değiştirdiler. Konu ciddi değildiyse değişime neden gerek gördünüz peki? Buna cevap vermek yerine ciddiye almıyor görünmek durumu gerçekten kurtaracak mı? Gerek sitede ve gerek Trabzon’daki yerel bir medya unsuruna verdiği röportajda, hiçbir zaman kayıt yaptırmadığı Akdeniz Üniversitesine kaydolduğunu ve yatay geçişi bu okul üzerinden yaptığı ifade olunmuş. Oysa böyle bir kayıt yok ve yatay geçiş, parayla kayıt yaptırılabilen ve denkliği olmayan özel bir okul üzerinden gerçekleştirilmiş. İşte bu gerçek İmamoğlu’nun usulsüz bir şekilde elde ettiği diplomayı geçersiz hâle getiriyor ve bu da cumhurbaşkanlığına aday olamayacağı hakikatini tebarüz ettirdiği için kendisini bunalıma sokuyor. Bunalıma girince de böyle absürt konuşmalarla gündemi değiştirmeye çalışıyor lakin ne yapsa boş; zira yolun sonu göründü…