İmkânsızı gerçek kılanların ülkesi: Küba

Elizabet

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 16, 2025
Mesajlar
278,612
Tepkime puanı
0
İlknur BAŞER

2009 Küba yapımı yönetmen Roberto Chile imzalı ‘‘Oda a la revolución’’ Devrime Övgü belgeselinin girişi Fidel’in sözleri ile başlar. “Devrim tarihsel bir anın duyusuna sahip olmaktır. Değişmesi gereken her şeyin değiştirilmesidir. Tam eşitlik ve özgürlüktür. İnsanca muamele görmek ve başkalarına insanca yaklaşmaktır. Kurtuluşu kendi başımıza ve kendi çabalarımızla elde etmektir. Toplumsal ve ulusal alanın içinde ve dışında egemen güçlere meydan okumaktır. Her türlü özveriyi göze alarak inandığımız değerlerin mücadelesini vermektir. Tevazudur. Bencil olmamaktır, fedakarlık, dayanışmacılık ve kahramanlıktır. Cesaretle ve akılla gerçeklikle mücadele etmektir. Hiçbir zaman yalan söylememek ve ahlaki ilkeleri çiğnememektir. Dünyada hiçbir gücün gerçeğin ve fikirlerin gücünü alt edemeyeceğine dair derin inançtır. Devrim birlik demektir, bağımsızlıktır. Küba ve dünya için adalet hayallerimiz için savaşmaktır. O adalet ki yurtseverliğimizin, sosyalizmimizin ve enternasyonalizmimizin temeli ile başlar. .Devrim sonrası: Tiranlık devrilmiştir. Sevincimiz sonsuzdur. Öte yandan yapacak çok iş var. Bundan sonra her şeyin daha kolay olacağını düşünerek kendimizi kandırmayalım. Belki de gelecekte her şey daha zor olacak” sözleri ile devam eder.

Sonunda Fidel ve Che’nin, uğruna mücadele ettikleri-ettiğimiz devrimin ülkesine 22 Ocak günü ayak basmıştık. Jose Marti Küba Dostluk Derneği aracılığı ile gittiğimiz Küba’da sekiz gün geçirdik. Küba, Amerika kıtasında ABD emperyalizminin ablukası altında enerji, gıda, ilaç, tıbbi teknoloji hammaddesine erişememe kriziyle boğuşan ve 1 Ocak 1959 yılından beri Sosyalist devrimin ülkesi. Kapitalist ve emperyalistlerin düşman bellediği ve dünya halklarına örnek olması istenmeyen, yok edilmesi gereken sosyalizmi yıldız olarak taşıyan ülke.

Gerçekten de Küba devrimi ve halkı için Fidel’in söylediği gibi zorlu bir devrim süreci yaşanmaktadır. 66 yıllık devrim tarihi boyunca ABD başta olmak üzere emperyalist kapitalist sistemin ablukası ada ülkesi halkının yokluklarla boğuşmasına neden oldu. Özellikle 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliğinin-reel sosyalizmin yıkılmasıyla daha da zorlu bir süreç yaşandı. Fidel, ablukayı Küba’ya açılmış ekonomik bir savaş olarak tanımlamıştır. BM genel kurulu ise 32 kez ablukanın kaldırılması çağrısı yaptı. Yıllardır süren bu abluka BM tarafından 11 milyon Kübalıya uygulanan bir soykırım olarak tanımlanmıştır.

Havana’da kaldığımız üç gün boyunca, abluka nedeniyle yaşanan benzin sıkıntısını, toplu ulaşımdaki aksaklıkları, haftada bir gün çöp toplamaya çıkan çöp araçlarını ve yaşanan elektrik kesintilerini gözlemledik. Eğitimin, sağlığın, barınmanın, elektrik, su gibi ihtiyaçların parasız olduğu Küba’da işletmelerin %90’ı kamunun. Peki bunca yaşanan yokluğa ve sıkıntıya rağmen Küba devrimi nasıl sürüyor?

Dünyada ve ülkemizde insani değerlerin yerle bir olduğu, ahlakın yozlaştığı, şiddetin, yoksulluğun yaygınlaşıp derinleştiği, yalanın gerçeklik olarak sunulduğu, emperyalist savaşların dünyayı kan gölüne çevirdiği kapitalist bir sistemde yaşıyoruz. Küba ise Jose Marti’nin “Vatan insanlıktır” sözüne tam bağlı, insana ait değerlerin hâkim olduğu, buram buram insanlık kokan bir ülke. Kübalılar ise saygılı, söylediğinizi anlamaya, dinlemeye ve yardımcı olmaya çalışan, gülümseyen, dansı, müziği ve neşesini hiç kaybetmemiş, konuşurken gözünüzün içine bakan insanlar.

İYİ İNSAN OLARAK YETİŞEN ÇOCUKLAR… LA COLMENITA ÇOCUK TİYATRO TOPLULUĞU​


Eğitimin her aşamada parasız ve ulaşılabilir olduğu, okullarda her türlü sanatsal etkinliğin bulunduğu Küba’da 1990 kıtlık yıllarında kurulan La Colmanita çocuk tiyatrosunun Karl Marx tiyatrosunda sergileyeceği oyun öncesi provalarına katıldık. Onlarca çocuk sahnede şakırken, tiyatronun kurucusu ve direktörü Pedagog Carlos Alberto Cremata bizi karşıladı. La Colmenita: “küçük arı kovanı” demek. Cremata; tiyatroyu performans ve başarı alanı olarak görmediklerini söylüyor. Çocukların insani değerler taşıyan, işbirliği içinde, sorumluluk sahibi bireyler olmasını; paylaşmayı, saygı duymayı ve dayanışmayı öğrenmesini tiyatro aracılığıyla sağladıklarını belirtiyor. Felsefeleri iyi insan yetiştirmek. Bu yüzden sahnedeki çocuklar kendilerini birer çocuk oyuncu olarak görmüyor; sahneyi bir oyun alanı olarak kabul edip yaratıcılıklarını sergiliyorlar. Küçük arı kovanında yer alan çocukların %5’i sanatçı oluyor. %95’i ise itfaiyeci, hekim vb. farklı meslekleri seçiyorlar. Sanatı bir meslek alanı olarak görmeyen, sanatı topluma yayan projelerden biri La Colmenita. ‘’Kalbiniz uykuda değilse bir çocuksunuzdur” diyen Cremata, oyunlarını 0-120 yaşa göre yazdıklarını belirtiyor. Tüm ilçelerde 15, Havana’da 40 tane La Colmenita olduğunu söylüyor. 2500 La Colmenita çocuğu olduğunu öğreniyoruz. Çocuklar sahnede neşe ve coşkuyla, müzik eşliğinde eğlenerek çalışmalarını sürdürürken Cremata bize dönüp “Şu anda ülkenin asker ve polis teşkilatının çocukları sahnede. Bunu hayal edebiliyor musunuz?” diyor. Hayal etmeye çalışıyoruz. Küba Devrimci Silahlı Kuvvetler Bakanlığı çalışanları ve Devrimci Polis Teşkilatı görevlilerinin çocuklarıydı sahnedekiler.

imkansizi-gercek-kilanlarin-ulkesi.jpg

Bu tiyatro topluluğu 2007’den beri UNICEF’in iyi niyet elçisi. Enternasyonalizmi devrimin harçlarından biri olarak gören Küba’da La Colmenita’da İspanya’da 3, Meksika’da 3, Kanada, Kolombiya, Nikaragua, Panama, El Salvador, Dominik Cumhuriyeti’nde 1’er, Arjantin’in yoksul mahallelerinde 6, Venezuela’da ise 80 olmak üzere dünyaya yayılmış durumda. Bu tiyatroda aileler de kostümcü vb. görevler alıyor. Külkedisi’ni Beatles şarkılarıyla sahneleyen grup Grammy ödülü almış. Çocukların prova çalışmasını izledikten sonra Cremata çocuklara dönerek “Konuklarımız Türkiye’den bizi görmeye geldiler. Sevgimizin göstergesi olarak onları öpmeden göndermeyelim” diyor. Bir anda bütün çocuklar kollarını açıp sevgi dolu küçücük yürekleriyle koşarak etrafımızı sarıyor ve yanaklarımıza öpücükler kondurmaya başlıyor. Ülkemizde bir çocuğa gülümserken bile tedirginlik duyduğumuz günlerde bu sevgi dolu dokunuşlar bizdeki tedirginliği parçalıyor. Kübalıların güven ve sevgi dolu dünyalarında çocuk tacizine dair bir soru işaretinin olmadığını görerek gönül rahatlığı ile çocukları kucaklıyoruz. Sadece şehir merkezlerinde değil, köylerde de kendi yazdıkları oyunları oynayan, Türkiye’yi de ziyarete gelen bu tiyatronun felsefesi ile ilgili anlatacak çok şey var, ama satırlara sığmaz elbette…

La Colmenita’dan özlediğimiz değerlerin gerçekliğini karşımızda görmenin mutluluğu içinde umudu kucaklayarak ayrılıyoruz. Ama yüreğimizde sıkışık: Düşüncelerimizde hep ülkemizdeki çocuklar var, içimiz sızlıyor, onlara güzel günler yaratma sorumluluğumuzun ve borcumuzun yükü omuzlarımızda ağırlaşıyor.

GENÇLİK SANAT MERKEZİ KORIMAKAO​


Abluka; Tarihin En Uzun Soykırımı adlı belgeselde (2) dönemin Küba Dışişleri Bakan Yardımcısı Abelardo Moreno; “Devrimi yapan tarihsel kuşağın yerini dolduracak genç kuşak Kübalı önderlerin omzunda büyük sorumluluk var. Onlar doğrudan halkın içinde yetişmiş öncülerdir. Fanusta yetişmediler.” diye konuşur.

Gezimizin ilerleyen günlerinde Küba’nın güneyinde Matanzas eyaletinde Zapata Bataklığı bölgesinde gençlerin kollektivitesi olarak kurulan Kültür Bakanlığı’na bağlı Korimakao Sanat Projesi Merkezi’ne ulaştık. Halkın içinden gelmiş, sanatı üreterek bölgedeki tüm köylere ulaştıran gençlerle birlikteydik. Manual Porto’nun 1992 yılında kurduğu sanat projesi Küba Devleti tarafından ve bağışlarla finanse ediliyor. Ülkenin her yerinden yoksul ve sorunlu ailelerde yaşayan, sanata ilgisi olan yetenekli gençlerin oluşturduğu bir grup, kendi kolektif yetenekleriyle sanat üretiyor. Bu sanat Küba’nın en zorlu bölgelerine taşınıyor. Gittikleri köylerde nasıl karşılandıklarını sorduğumda ise, gittikleri yerin sosyo-kültürel yapısına uygun eserler üretip sergilediklerini söylediler. Köylerde bir süre kalıp çalışıyorlar.

Bize sergiledikleri müzik ve dans gösterilerini izleyip gençlerle sohbet ettik. Sundukları gösterilerdeki samimiyet, sahicilik, bizleri gösterilerine katma çabaları görülmeye değer.

Korimakao Aborjin dilinde ‘’evini sırtında taşıyan insan’’ demekmiş. İsmini buradan alan Korimakao bir eğitim merkezi değil. Bireysel ve kollektif yaratıcılığın açığa çıkmasını sağlayan sanatı üretip toplumla buluşturan bir merkez. Gençler bu merkezde yaşıyor ve ücret de alıyorlar. Küba’da ayrıca her kentte, mahallede isteyenlerin üretim yaptığı sanat merkezleri var.

imkansizi-gercek-kilanlarin-ulkesi-1.jpg

DEVRİMİN GÖZLERİ VE KULAKLARI: DEVRİM SAVUNMA KOMİTELERİ (CDR’LER)​


Abluka; Tarihin En Uzun Soykırımı belgeselinde Morana; ABD’nin resmi tarih kayıtlarında….Küba için açlık ve perişanlığın çıkması vesilesiyle hükümetin düşmesi sağlanacaktır belgesinin bulunduğunu söyler. Ardından emperyalizmin her türlü oyununu halkın bozduğunu ve Küba devriminin zafere ulaşmasında etkili olan anahtar kavramların başında halkın birliğinin geldiğini belirtir.

Devrimin başarısının ardından Küba’yı dolduran karşı devrimci faaliyet için 28 Eylül 1960’da Fidel: “kollektif bir uyanıklık sistemi kuracağız. Ve sonra emperyalizmin uşaklarının aramızda nasıl faaliyet gösterdiklerini göreceğiz. Şehrin her yerinde insanımız var. Emperyalist saldırganlık kampanyalarına yanıt olarak, herkesin kendi bloğundaki herkesi, ne yaptıklarını, tiranlıkla ne tür bir ilişkileri olduğunu… bileceği bir devrimci kolektif uyanıklık sistemi kuracağız. Kitleler örgütlendiğinde, tek bir emperyalist, emperyalistlerin uşağı… faaliyet gösteremez” diyerek CDR’lerin (devrim savunma komitesi) kuruluşunun startını verir. Bu hareketin ise sloganı ‘’her mahallede devrim’’dir.

Gezimizin son günü Matanzas’ta CDR ziyaretine gidiyoruz. Otobüsümüz yanaştığında çoluk çocuk, kadın, genç tüm mahalleli, CDR üyelerinin alkışlarla oluşturdukları koridordan sıcacık selamlaşma ile geçiyoruz. Merkezde; Küba, Türk-CDR bayrağı, Fidel’in pankartı dikkatimi çekiyor. CDR’liler, Kübalıların yaşamının parçası olan müzik eşliğinde bizi karşılıyor. CDR il koordinatörü Serpa, CDR’leri tanıtırken, ülkede 11 milyon nüfusun 8 milyonunun CDR’lerde gönüllülük temelinde örgütlü olduğunu söylüyor. Ve tüm ülkede toplam 259 bin devrim savunma komitesi bulunduğunu şaşkınlıkla öğreniyoruz. Bütün Matanzas bölgesinde ise 9901 CDR bulunuyor. Bölgeden, diğer CDR’lerden kadın temsilciler de aramızdalar. Söz alıp onlar da hoş geldiniz konuşması yapıyor. Herkesin örgütlü olduğu ve parlamentonun yarısının bu örgütlü kesimlerin seçtiği temsilcilerden oluştuğu ülkede ilkokul öğrencilerinin örgütü olan Pioneros’ların temsilcisi çocuğun konuşmasını dinliyoruz. Pioneros’larda ilkokul öğrencilerinin birlikte karar alıp birlikte uyguladıklarını öğreniyoruz. Pioneros’larda sınıf-okul ve ülke temsilcileri bulunmakta olup dört yılda bir kongrelerini gerçekleştiriyorlarmış. Çocukların haklarının daha da iyileştirilmesi için yol haritaları olan Pioneros’lar elektrik kesintilerine karşı ‘anavatan klik’ ismiyle elektrik tasarrufu için kampanya başlatmışlar. Pioneros’ların devrimin savunusu için yüksek alarm durumunda olduğunu belirten konuşmacı, yeni jenerasyonun CDR’lerin arkasında olduğunu söylüyor. Mahallelerde yürüyen tüm çalışmalara (sokağın temizliği, okulun bakımı, geri dönüşüm malzemelerinin toplanması, yaşlıların ilgi görmesi, sağlık, kültürel faaliyetler, okulların bakımı vb.) katılıyor ve CDR’lerde karşı devrimcilerin her türlü saldırısına karşı (sadece fiziksel değil, tarım ürünlerine biyolojik saldırı, sabotaj, çocuk kaçırmaları vb. ) tutulan gece nöbetlerine de kısa süre eşlik ettiklerini belirtiyor. Jose Martin’in mirasıyla, tüm kahramanların ve şehitlerin anısıyla büyük bir gururla yola devam ettiklerini söylüyor. Pioneros temsilcisi konuşmasını; her gün okudukları antlarının son cümlesiyle bitiriyor:

‘BİZ KOMÜNİZM İÇİN YOLA ÇIKMIŞ ÖNCÜLERİZ, CHE GİBİ OLACAĞIZ.’​


Serpa, elektrik, petrol ve tıbbi teknoloji ve ilaç hammaddelerine ulaşamadıklarını, ancak güçlü sağlık altyapıları ve Covid dönemindeki örnek çalışmalarla sağlık altyapısının büyük başarılarını belirtiyor. Maddi kaynak sorununa rağmen, ellerinde tüm bu zorluklardan daha değerli şeylerin; insani değerler ve dayanışma duygularının olduğunu ifade ediyor. ABD tüm dünyada savaşı yayarken, Küba’nın doktorları cephe gerisindeki halklara sağlık hizmeti sunuyor. Bugün hala Filistin, Afrika, Angola ve Meksika da sağlık insan gücü desteği sağlanıyor ve bunun onlar için her şeyden daha değerli olduğunu belirtiyor. ‘’Yaşasın enternasyonalizm! Yaşasın dayanışma! Mutlaka kazanacağız’’ sloganlarıyla konuşması kesiliyor. Serpa; ‘’Asla devrimden vazgeçmeyeceğiz. Buradaki çocukları görüyorsunuz. Onlar kıt kaynaklarla en iyi şekilde besleniyor, eğitim alıyor ve en önemlisi okullarına tek başlarına korkmadan gidiyorlar. Aileler evlerinde huzurlu çünkü bizim ülkemizde tek bir kaçırma olayı yaşanmaz. Çok istisnaidir. Bunu da biz sosyalist yolumuza borçluyuz. ABD emperyalizmi buna dayanamıyor ve bunu boğmak için elinden geleni yapıyor. Ama biz tarihi çok iyi tanıyor ve biliyoruz. Teslim olursak başımıza ne geleceğini de çok iyi biliyoruz. Porto Riko’nun, Hawai’nin ne yaşadığını biliyoruz. Biz her koşulda direnmeye devam edeceğiz. Bundan emin olabilirsiniz’’ diyerek sözlerini bitiriyor.

Küba gezimizle ilgili denilecek tek şey var: VIVA Küba. Küba yaşasın ve sorunlarını sosyalist yolunda aşsın ki tüm dünyayı, insanlığı, doğayı, yaşamı tüketen vahşi sermaye rejiminden kurtuluş için sosyalizmin kutup yıldızı olsun. Tüm dünya halklarına yol göstersin.

Her sistem kendine uygun insan tipolojisi oluşturur. Marksist insan kolektivist, toplumun çıkarı ile kendi çıkarı arasında önemli bir fark görmeyen, yabancılaşmamış, dayanışmacı, üretken, çalışkan, enternasyonalist olacak. Bunun bir yolu eğitim. Ancak dünyadaki sosyalizm deneyimlerinde yaşananlardan çıkarılan sonuç tek başına eğitimin yeterli olmadığıdır. Che devrim sonrası “yeni insan” anlayışına pratik çalışmayı ekler. Bu minvalde “gönüllü çalışma”yı tarifler.

CDR’ler ve ilkokul örgütlenmesini yürüten Pioneros’lar, Che’nin tariflediği “yeni insan”ı yaratma ve insanca bir düzenin yeniden inşasının araçlarından. Fidel, Che gibi devrimcilerle devrimin kalpleri fethetmesiyle her türlü ablukaya rağmen halkın omuzlarında sürüyor devrim. Devrim sonrası Fidel; “Bu sıradan insanların sıradan insanlarla birlikte sıradan insanlar için yaptığı ve uğruna hayatlarımızı vereceğimiz sosyalist ve demokratik bir devrim” sözlerinin anlamı Küba’da karşımızda duruyor. Küba’da devrim ona ihtiyacı olan onların gerçek kıldığı sıradan insanların omuzlarında yükseliyor. Küba halkının büyük çoğunluğunun Fidel ve Che sevgisini Küba’da kaldığımız günlerde çokça insanda gözlemliyoruz. “Fidel es Fidel” sözü her yerde. “Fidel Fidel”dir. Devrim sonrası ıstakoz çiftliğinde çalışan bir işçiyle röportaj yapan yabancı bir gazeteci işçiye; “Istakoz üretiyorsun ama sen yiyemiyorsun” der. İşçi, gazetecinin gözlerinin içine bakarak; “Fidel de yemiyor” der.

imkansizi-gercek-kilanlarin-ulkesi-2.jpg

Gördüğümüz kadarıyla Küba ile ilgili konuşacak, anlatacak çok şey var. Sağlık sisteminden, ülke genelinde örgütlü kadın koordinasyonu ve diğer örgütlenmelere, yokluklara, Küba’dan göç edenlere kadar. Ama bugün kapitalizmin dünyada yok etmeye çalıştığı değerleri, sanatla kültürel yapıyı, insani değerleri üreten Kübalılar, Raul Castro’nun; “Hiçbir zorluk bizim neşemizi, dansımızı, coşkumuzu çalamayacak.” sözlerinin kanıtı olarak Küba’da dans, müzik yaşamın her yerinde, her mahallede. Bizi de CDR’lerden dansla uğurluyorlar.

Ayrılırken topraklarımızda 80 darbesi öncesi Devrimci Yol’un örgütlediği, halkın örgütlü gücü Direniş Komiteleri aklıma düşüyor. Faşizme karşı halkın direnme odağı olan dayanışmayla kolektif olarak halkın yaşadığı sorunlara çözüm üreten bizim topraklarımızın deneyimi. Direniş komiteleri, geleceğin sosyalist toplumunun nüveleriydi aynı zamanda. Küba’daki Devrim Savunma Komiteleri devrimden beri toplumsal dönüşümü, yaşanan sorunların çözümünü kolektiflikle üreten, birlikte yöneten bir toplum yaratıyor. Örgütlü bir halkı hiçbir gücün yenemeyeceğinin göstergesi. Gerçekçi olup, imkânsızı isteyen, imkânsızı mümkün kılma yolunda daima ileri yürüyenlerin ülkesi Küba’dan devrim eski bir efsane değil, bugünün gerçekliği, dünya halklarının kurtuluşu diyerek ve düşlerimizi gerçek kılma umudumuzu çoğaltarak ayrılıyoruz. Küba kalbimize, bilincimize işliyor. VIVA Küba.
 
Üst