- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 297,328
- Tepkime puanı
- 0
Ankara’daki evinin önünde 24 Ocak 1993’te bombalı suikast sonucu katledilen araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu’nun bugün 32’nci ölüm yıldönümü. Araştırmacı gazeteciliğin öncülerinden olan Mumcu, mafya ilişkilerine, yolsuzlukları ve karanlık alışverişleri ortaya çıkarmak için yıllarca mücadele verdi. Mumcu suikastının üzerinden 32 yıl geçmesine karşın suikast halen aydınlanmış değil. Mumcu’nun aracına bombayı koyan Oğuz Demir halen firari. Cinayeti kimlerin azmettirdiği de ortada kaldı.
Siyasal İslamcıların önünü açarak Türkiye’nin bugünkü karanlığa sürüklenmesinin en önemli kilometre taşları 90’lı yılların başlarında işlenen aydın cinayetleriydi. Mumcu, Kışlalı, Aksoy ve Üçok cinayetleri önemli tarihsel kırılmaya yol açacaktı. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde Ankara'nın Çankaya ilçesi Gaziosmanpaşa semtinde bulunan Karlı Sokak'taki evinden çıkarak, yolun karşısında bulunan "06YR245" plakalı Renault marka otomobiline bindi. Saat 13:30 sıralarında önceden aracın altına konulan bombanın patlaması sonucu Mumcu, hayatını kaybetti.
Cinayetin ardından dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, "Cinayeti çözmek namus borcumuzdur" açıklamasını yaptı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, kendisine "Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki. O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın" diyen Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya "çekemem, yapamam" karşılığını verdi. Soruşturma için görevlendirilen dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Ülkü Coşkun ise, dosyanın ilerlememesini eleştiren Güldal Mumcu’ya "Güldal Hanım üstüme gelmeyin. Namus borcumuz dediler, bugüne kadar hükümetin hiçbir üyesi dosyanın ne olduğunu bana sormadı. Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse çözer" dedi.
2000'li yıllara kadar Mumcu cinayetinin faillerine uzun süre ulaşılamadı. 17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz'da Hizbullah'ın hücre evine yapılan baskın, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili ilk delilleri ortaya çıkardı. Polis, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun ölü olarak ele geçirildiği operasyonun yapıldığı villada, bazı bilgisayar kayıtlarını ele geçirdi. Bu kayıtlarda, Hizbullah'a özgeçmiş veren bir kişinin, referans olarak Uğur Mumcu cinayetini göstermesi, Tevhit - Selam Kudüs Ordusu adlı örgüte ulaşıldı.
Mumcu bugün mezarı başında ve yurt genelinde anılacak.
Dönemin Ankara DGM Savcısı Hamza Keleş, soruşturma kapsamında UMUT operasyonlarına imza attı. Örgütün, Mumcu'nun yanı sıra Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetinden de sorumlu olduğu tespit edildi. Cinayetleri organize eden Tekin kod adlı Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel yakalandı. Sorguya alınan iki şüpheli, Mumcu ve diğer cinayetleri itiraf etti. Şüpheliler, 1991'de İran'a giderek burada askeri ve dini eğitim aldıklarını ifade etti. İfadelere göre Ferhan Özmen, uzakta araçla beklerken, Necdet Yüksel olay yerinde gözcülük yaptı. Oğuz Demir ise bombayı Mumcu'nun aracına yerleştirdi. Polis, o dönem Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Mühendisliği bitiren Oğuz Demir'i Sincan'da yakalamak üzereyken "kılpayı" elinden kaçırdı. 32 yıldır yakalanamayan Demir'in adı İçişleri Bakanlığı'nın "aranan teröristler" listesinde mavi kategoride yer alıyor. Demir'in Türkiye'deki malvarlıkları da donduruldu.
Uğur Mumcu cinayetinde, Oğuz Demir’in yakalanmamasının yanı sıra hâlen üzerinde sır perdesi aralanmayan diğer yön ise cinayeti kimlerin azmettirdiği sorusu oldu. Soruşturmacılar, tetikçilerin arkasında hangi yapıların veya kişilerin olduğunu somut olarak çözemedi ve mahkeme önüne çıkaramadı. Şüphelilerin eğitim aldığı İran’daki bağlantılarının da üzerine gidilmedi.
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok’un cinayetlerinin ele alındığı Umut Davası’na ise Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkeme heyeti, Mehmet Ağar’ın bir sonraki celsede ‘tanık’ olarak dinlenmesine karar verdi. Ayrıca heyet, sanık Oğuz Demir’in yakınlarının da detaylı incelenmesi için Emniyet Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına karar verdi. Bir sonraki duruşma 12 Mayıs’ta görülecek. Ailelerin talebi ise Mehmet Ağar’ın o tuğlayı artık çekmesi...
Uğur Mumcu’nun katledildiği günün ardından ülkede yeni bir kaos döneminin açıldığını belirten Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) Eğitim Yönetmeni Rahmi Yıldırım, Mehmet Ağar'ın kendisine "Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki. O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın" diyen Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya "çekemem, yapamam" karşılığını vermesinin ardından o duvarın olduğu aynı yerde durduğunu kaydededek, "Uğur Mumcu’yu katledenler devletin karanlık dehlizlerinde kayboldu. Cinayetin işlendiği tarihteki Başbakan Süleyman Demirel ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü cinayeti aydınlatmanın ‘namus ve onur borcu’ olduğunu söyledilerse de, borç olduğu gibi duruyor" dedi.
Siyasal İslamcıların önünü açarak Türkiye’nin bugünkü karanlığa sürüklenmesinin en önemli kilometre taşları 90’lı yılların başlarında işlenen aydın cinayetleriydi. Mumcu, Kışlalı, Aksoy ve Üçok cinayetleri önemli tarihsel kırılmaya yol açacaktı. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde Ankara'nın Çankaya ilçesi Gaziosmanpaşa semtinde bulunan Karlı Sokak'taki evinden çıkarak, yolun karşısında bulunan "06YR245" plakalı Renault marka otomobiline bindi. Saat 13:30 sıralarında önceden aracın altına konulan bombanın patlaması sonucu Mumcu, hayatını kaybetti.
Cinayetin ardından dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, "Cinayeti çözmek namus borcumuzdur" açıklamasını yaptı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, kendisine "Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki. O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın" diyen Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya "çekemem, yapamam" karşılığını verdi. Soruşturma için görevlendirilen dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Ülkü Coşkun ise, dosyanın ilerlememesini eleştiren Güldal Mumcu’ya "Güldal Hanım üstüme gelmeyin. Namus borcumuz dediler, bugüne kadar hükümetin hiçbir üyesi dosyanın ne olduğunu bana sormadı. Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse çözer" dedi.
2000'li yıllara kadar Mumcu cinayetinin faillerine uzun süre ulaşılamadı. 17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz'da Hizbullah'ın hücre evine yapılan baskın, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili ilk delilleri ortaya çıkardı. Polis, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun ölü olarak ele geçirildiği operasyonun yapıldığı villada, bazı bilgisayar kayıtlarını ele geçirdi. Bu kayıtlarda, Hizbullah'a özgeçmiş veren bir kişinin, referans olarak Uğur Mumcu cinayetini göstermesi, Tevhit - Selam Kudüs Ordusu adlı örgüte ulaşıldı.

Mumcu bugün mezarı başında ve yurt genelinde anılacak.
ÜÇOK, AKSOY, KIŞLALI...
Dönemin Ankara DGM Savcısı Hamza Keleş, soruşturma kapsamında UMUT operasyonlarına imza attı. Örgütün, Mumcu'nun yanı sıra Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetinden de sorumlu olduğu tespit edildi. Cinayetleri organize eden Tekin kod adlı Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel yakalandı. Sorguya alınan iki şüpheli, Mumcu ve diğer cinayetleri itiraf etti. Şüpheliler, 1991'de İran'a giderek burada askeri ve dini eğitim aldıklarını ifade etti. İfadelere göre Ferhan Özmen, uzakta araçla beklerken, Necdet Yüksel olay yerinde gözcülük yaptı. Oğuz Demir ise bombayı Mumcu'nun aracına yerleştirdi. Polis, o dönem Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Mühendisliği bitiren Oğuz Demir'i Sincan'da yakalamak üzereyken "kılpayı" elinden kaçırdı. 32 yıldır yakalanamayan Demir'in adı İçişleri Bakanlığı'nın "aranan teröristler" listesinde mavi kategoride yer alıyor. Demir'in Türkiye'deki malvarlıkları da donduruldu.
Uğur Mumcu cinayetinde, Oğuz Demir’in yakalanmamasının yanı sıra hâlen üzerinde sır perdesi aralanmayan diğer yön ise cinayeti kimlerin azmettirdiği sorusu oldu. Soruşturmacılar, tetikçilerin arkasında hangi yapıların veya kişilerin olduğunu somut olarak çözemedi ve mahkeme önüne çıkaramadı. Şüphelilerin eğitim aldığı İran’daki bağlantılarının da üzerine gidilmedi.
∗∗∗
MEHMET AĞAR DİNLENECEK
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok’un cinayetlerinin ele alındığı Umut Davası’na ise Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Mahkeme heyeti, Mehmet Ağar’ın bir sonraki celsede ‘tanık’ olarak dinlenmesine karar verdi. Ayrıca heyet, sanık Oğuz Demir’in yakınlarının da detaylı incelenmesi için Emniyet Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına karar verdi. Bir sonraki duruşma 12 Mayıs’ta görülecek. Ailelerin talebi ise Mehmet Ağar’ın o tuğlayı artık çekmesi...
∗∗∗
BORÇ OLDUĞU GİBİ DURUYOR
Uğur Mumcu’nun katledildiği günün ardından ülkede yeni bir kaos döneminin açıldığını belirten Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) Eğitim Yönetmeni Rahmi Yıldırım, Mehmet Ağar'ın kendisine "Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki. O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın" diyen Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya "çekemem, yapamam" karşılığını vermesinin ardından o duvarın olduğu aynı yerde durduğunu kaydededek, "Uğur Mumcu’yu katledenler devletin karanlık dehlizlerinde kayboldu. Cinayetin işlendiği tarihteki Başbakan Süleyman Demirel ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü cinayeti aydınlatmanın ‘namus ve onur borcu’ olduğunu söyledilerse de, borç olduğu gibi duruyor" dedi.