Murat Yetkin: İktidarın B planı yeni bir baskı dönemi

Elizabet

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 16, 2025
Mesajlar
318,235
Tepkime puanı
0
Yusuf Tuna Koç

HDK ve TÜSİAD operasyonları ile iktidarın baskı dalgasının hız kazandığı bir haftayı geride bırakıyoruz. Önce TÜSİAD başkanı Orhan Turan ve Ömer Aras, Erdoğan’ın “Haddinizi bileceksiniz” açıklamasının peşi sıra gözaltına alındı. Uzun yıllardır iktidarla gerilimli ilişkisi kimi gündemlerde somutlaşan TÜSİAD ve temsil ettiği sermaye kesimleri, ilk kez bu kadar sert bir karşılığa maruz kaldı.

Ardından, İstanbul merkezli düzenlenen HDK operasyonuyla sosyalist partilerden, muhalif gazeteci ve sanatçılardan 52 kişi gözaltına alındı. Cuma akşamı itibariyle gözaltına alınanların 30’u tutuklandı. Operasyonun arka planında, 12 yıl öncesine dayanan dinleme ve konuşmalar yer alıyor, savcılık, kurulmasından on yıldan fazla süre geçtikten sonra HDK’nın “terörle iltisaklı” bir alternatif meclis olduğuna hükmetti! İktidar bir taraftan Bahçeli eliyle çözüm süreci sürdürülürken, İmralı heyeti Avrupa’dan orta doğuya süreç için görüşmeler yaparken muhalefete yönelik baskı dalgası da aynı hızla yükselmeye devam ediyor.

Yaşanan son gelişmeleri, gazeteci Murat Yetkin ile konuştuk.

TÜSİAD ile girilen tartışma son olarak Turhan ve Aras'ın gözaltına alınmasıyla yeni bir boyut atladı. Geçmişten beri TÜSİAD/MÜSİAD ayrımı üzerinden iktidar ile bir gerilim olduğu yorumları yapılırdı, şimdi böyle bir hamle doğrudan sermaye sınıfı temsilcileri ile iktidar arasında bir çatışmaya mı işaret ediyor, arka planındaki çatışmayı yalnızca ekonomi yönetimiyle mi ilgili görmek gerek yoksa rejim açısından yeni bir gelişme olarak mı ele almak gerekir?
Murat Yetkin:
TÜSİAD soruşturmalarının doğrudan MÜSİAD ile bağlantılı olduğunu sanmıyorum. Daha çok Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Yeni Türkiye” dediği, her türden ve her kesimden eleştirileri hizaya sokma gayreti olarak görünüyor. Bu iktidarların TÜSİAD ile ilk çatışması değil, Erdoğan’ın da ilk çatışması değil. Ancak ilk kez siyasetten sivil topluma, sendikacılardan öğrencilere dek diğer bütün kesimleri uygulanan tahsisin “kuvveden fiile” geçmiş halini Türkiye’nin “patronlar kulübü” de denilen en büyük iş oluşumuna uygulanması da bunu gösteriyor.

Bahsettiğiniz tüm kesimlere uygulanan tahsisin arkasındaki sebep nedir, bir tarafta HDK operasyonları, öbür tarafta TÜSİAD, baskılar neden arttı? Bu yönelimi çözüm süreciyle çelişkili buluyor musunuz?
İktidar açısından bakarsak çelişkili bir durum yok. Bir yandan “iç cepheyi güçlendirmek” söylemi çerçevesinde muhalif sesler sindiriliyor, suçlu muamelesi yapılıyor, daha da keskinleşebilecek muhtemel gelişmelere yönelik olarak şimdiden önleyici hamleler yapılıyor. Keskinleşebilecek bu gelişmelerin ise MHP lideri Devlet Bahçeli’nin girişimiyle TBMM gündemine gelen “Öcalan Açılımıyla” bağlantılı olduğu kanısındayım. Öcalan silahlı mücadelenin bırakılması çağrısını yapmaz ya da yapsa da PKK buna uymaz ise güvenlik operasyonlarının hem Türkiye’de hem Suriye ve Irak’ta artacağını tahmin ediyorum. Devlet PKK ile 2021-2015 diyalog sürecinde operasyonları keserek PKK’nın hendek ayaklanması için güç toplamasına zemin verme hatası yaptığı değerlendirmesi yapmış ve bunu bir daha yapmama kararı vermiş görünüyor. Bu açıdan baktığınızda bir yandan DEM heyetlerinin İmralı’ya, Irak’a Avrupa’ya gidişine izin verilmesi, diğer yandan HDK’dan TÜSİAD’a, İstanbul Barosundan İmamoğlu’na dek soruşturmalar aynı çerçevede görülebiliyor. Kaldı ki Cumhur İttifakının bu süreci sık sık Anayasa değişikliği ile ilişkilendirmesi, A Planı işlerse DEM’i de belki Kürtçe eğitim ve Türk vatandaşlığı tanımlarıyla Anayasa saflarına çekme niyetini akla getiriyor. Soruşturmalar konusundaki sorular, A Planı işlemezse devreye girebilecek B Planının da “iç cephenin güçlü” tutulmasına yönelik görünüyor bana.

İktidarın cebinde havuç kalmadı
İktidarın cebinde havuç kalmadı
 
Üst