Nefret dalgasına karşı alanlardan örülen duvar

Elizabet

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 16, 2025
Mesajlar
286,485
Tepkime puanı
0
Nafiz ÖZBEK* / BERLİN

Almanya nefes kesen bir haftayı geride bıraktı. Demokrasi ile neo faşizm arasındaki duvara açılan bir delik olarak değerlendirilen 29 Ocak parlamento tartışmaları, 23 Şubat’taki federal seçimden sonra da ülkenin birçok temel taşını yerinden oynatacak gibi görünüyor. Skandal derecesine ulaşan bu gelişmelerin ana konusu, tartışılması gereken ekonomik veya sosyal kriz değil, Almanya tarihinin derinliklerine kadar inen bir konu: Göçmenler ve sığınmacılar.

IRKÇI NEFRET ARTIYOR​


Gerçek şu ki, ABD, Avrupa, Ortadoğu, Güneybatı Asya ve Afrika'nın bazı bölgelerinde aşırılık yanlılarının iktidarı ele geçirmesiyle dünyanın mevcut durumu umutsuz bir tablo sergilemeye yönelik. Demokratik hak ve özgürlükler çok yerde kıskaç altında, hatta kimi yerde kökten yok olmak üzere. Nefret ve şiddet artıyor, nerede olursanız olun kendinizi güvende hissetmek giderek zorlaşıyor. Doğal felaketler, kuraklık, kıtlık, açlık, tükenmeyen savaşlar, sürgünler göçün ana nedenleri arasında.

Hristiyan Demokratların (CDU) başkanı ve yaklaşan federal seçim için Şansölye adayı olarak gösterilen Friedrich Merz, sayısız gösteriye ve kamuoyundan gelen yoğun eleştirilere rağmen, cuma günü kiliseler tarafından da sert bir şekilde eleştirilen “göçmen selini sınırlama yasasını” aşırı sağcı AfD'nin oylarıyla Federal Meclis'ten geçirmeye çalıştı. Merz’in bir kez daha aşırı sağla işbirliği yapma girişimindeki başarısızlığı demokratik kamuoyunu birazcık rahatlatmış olsa da, konu kapanmış değil. Çünkü Merz'in başarısızlığı şimdilik küçük bir teselli niteliğinde.

Merz, bu girişimiyle faşist bir yapıda ortaya çıkan AfD'ye karşı demokrasi güçleri ile bu Neonazi parti arasında titizlikle korunması gereken güvenlik duvarına büyük bir gedik açtı. CDU/CSU ile AfD arasındaki dolaylı işbirliğinin sonuçları fevkalade ciddi. CDU/CSU, AfD'ye büyük bir siyasi nüfuz veriyor ve hatta göç konusunda AfD'nin taleplerini kopyalıyor. Bu tür bir faaliyetin CDU'ya oy kazandırması pek mümkün değil, ama AfD'ye yarar sağlayacağı kesin. Çünkü Merz partiyi ve onun insan karşıtı tutumunu açıkça normalleştirmiş bulunuyor.

Oysa aynı Merz, 13 Kasım gibi yakın bir tarihte, “ne gündemin belirlenmesinde ne de Meclis'teki oylamalarda AfD'lilerin tek bir kazara ya da fiili çoğunluğunun bile olmayacağını” garanti edeceğini söylemişti. Son parlamento tartışmasında Merz bu güvenilirliğini demokratların nazarında tamamen kaybetti. Ve Merz'in koalisyon müzakereleri sırasında CDU, CSU ve AfD'nin ortak çoğunluğunu kötüye kullanmayı düşünmesi de söz konusu. Yeşiller ve SPD'li potansiyel ortaklarına göç politikası konusunda büyük tavizler vermeleri için şantaj yapabilir. Yeter ki “göçmen seli”nin önüne baraj çekilsin (“sel” kavramına dikkat!). Burda Merz'in zayıf bir pozisyondan hareket ettiği de açık. CDU içinde kendisine karşı daha önce göründüğünden daha fazla muhalefet var. Kişisel popülaritesi düşük ve kamuoyu yoklamalarında CDU'ya destek yüzde 30 civarında seyrediyor. Geçtiğimiz yıllarda göç dalgasını Erdoğan’a milyarlar ödeyerek anlaşmaya bağlayarak önleyen eski şansölye Angela Merkel'in ilk oylamanın ertesi günü yayınladığı açıklama dikkat çekici. Merkel, Merz'i sözünü tutmamakla suçladı ve AfD ile ortak oylamayı basitçe “yanlış” buldu.

MÜCADELE BÜYÜYOR​


Durum her ne kadar karmakarışık olsa da şimdilik mümkün görünmeyen bir şey var: CDU/CSU'nun AfD tarafından tolere edilmesi ve hatta genel seçimlerden sonra federal düzeyde bir koalisyon kurulması. Almanların neredeyse üçte ikisi bunu istemiyor. CDU/CSU seçmenlerinin çoğunluğu da dâhil. Böyle bir adım her şeyden önce CDU'yu parçalayacaktır.

Bize cesaret vermesi gereken konuya geçelim. Bu da toplumun demokrasiyi savunma konusundaki kararlılığı ve istekliliğidir. Bu kararlılık, cuma günü AfD ile yeniden çalışma girişiminin başarısızlığa uğramasına katkıda bulundu. Kesin olan bir şey var: Faşizme karşı örülen güvenlik duvarı geniş bir toplumsal destekle ayakta kalabilir. Almanya kamuoyunun büyük bölümü, demokratik kurum ve kuruluşlar, sanatçılar, fenomenler ve iş dünyasından pek çok yerden faşizme karşı sesler yükseliyor. Bu günlerde irili ufaklı çok şehirde halk yürüyüşleri var. Bunlar iyi işaretler. Bu yeni nefret dalgasının üstesinden gelebiliriz.

*Eski IG Metall Sekreteri
 
Üst