Ranta doymayan Kanal

Elizabet

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 16, 2025
Mesajlar
334,891
Tepkime puanı
0
Tamara Öykü BAYAR

Kanal İstanbul projesine ilişkin tartışmalar ve yargı kararları göz ardı edilerek yeni imar planları onaylanmaya devam ediyor. Mahkemeler tarafından iptal edilen imar planlarının yerine yenileri hazırlanırken, proje bölgesinde kamu eliyle arsa satışları ve konut ihaleleri yapılıyor.

Uzmanlar, Kanal İstanbul projesinin imar planları iptal edilmesine karşın bölgede yapılaşmanın hızla devam etmesine tepki göstererek ‘‘İstanbul’un kuzeyinde çok ciddi betonlaşma gerçekleştiriliyor. Şehircilik ilkeleri dikkate alınmıyor. Dertleri sadece mevcut kamu arazilerini kasaya döndürebilecek şekilde harcamak. Buraları satıp yeni kaynaklar oluşturacaklar’’ dedi.

HAZİNEYE YENİ KAYNAK​


Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, başta AKP’li Arnavutköy ve Başakşehir belediyelerine ait olmak üzere çok sayıda kamu arazisini satışa çıkardı. 2024 yılından bu yana Kanal İstanbul’un geçeceği bölgelerde kamunun satışa çıkardığı arazilerin toplam bedeli 5 milyar TL’ye yaklaştı. Bunun yanı sıra Emlak Konut, Dursunköy bölgesinde en az 28 milyar TL’lik konut ve altyapı ihalesi düzenledi. TOKİ ise Arnavutköy’de 24 bin 150 konut, ticari alanlar ve sosyal donatılardan oluşan projeler için birçok ihale açtı. TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu üyesi Nuri Cem Ceylan, BirGün’e yaptığı açıklamada Kanal İstanbul’un imar planlarının 2019’dan bu yana iki kez değiştirildiğini anımsattı. Ceylan, İBB’nin açtığı davalar sonucunda bazı planlar iptal edilse de bu kararların istinafta bozulduğunu ve şu anki planların geçerli olduğunu kaydederek şöyle devam etti:

‘‘Geçen 24 yılda kamu kaynaklarının çoğu tükendi ve özellikle İstanbulda ellerinde sınırlı sayıda kaynak kaldı. Asıl amaçları kaynak oluşturmak, buraları satıp yeni kaynaklar oluşturacaklar. Fakat şehirin içerisinde hali hazırda kaynak ayırmak gereken riskli yapılar varken bunları neden Sazlıbosna’da mevkisinde yapıyoruz diye soran yok? Dertleri sadece mevcut kamu arazilerini kasaya döndürebilecek şekilde harcamak. Şehircilik ilke esasları hiçbir şekilde dikkate alnmıyor, bu konuda da bir sürü dava devam ediyor. Kamunun yüzde 70’i karşı olduğu halde hâlâ orada projelerini geliştirmeye devam ediyorlar. Kanal İstanbul projesi aslında bir yapılaşma hamlesi. Dünya örneklerine baktığımızda ise kanal çevrelerinde şehirleşme görmüyoruz bu da bize amacın kanal değil yapılaşma olduğunu gösteriyor.’’

Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’ndan Rüya Kurtuluş ise Kanal İstanbul’a ilişkin açılan plan davalarıda kazanımlar elde edildiğini ve planların iptal edildiğini belirterek ‘‘Şu an Kanal ve Yenişehir Rezerv Yapı Alanı’nı açığa çıkaran planlama süreçlerinin tamamı boşa düşmüş vaziyette. Planlar iptal edilmiş olduğu halde bu bölgede inşaatlar sürüyor. Kanal İstanbul’un tek şu anda yasal olarak iptal edilmeyen dayanağı ÇED olumlu raporu. Onun için de bilirkişi raporunu bekliyoruz. Dava 5 yıldır sürüyor. 5 yıldır bir hukuk garabeti var’’ dedi.

BETONLAŞMA PROJESİ​


Kanal İstanbul’un geçeceği söylenen yerin yanında tarım arazilerinin üzerine inşaatların sürdüğünü anlatan Kurtuluş, özetle şunları söyledi:

‘‘Şimdi Sazlıbosna’da benzer bir projenin başlayacağını, ihalesinin yapıldığını söylüyorlar ancak henüz bir adım atılmadı. Buna karşı Ya Kanal Ya İstanbul koordinasyonu olarak oradaki köylülerle birlikte bir mücadele örgütlemeye çalışıyoruz. Bunlar dışında da Karaburun-Durusu arasında çok ciddi lüks konut yapılaşmaları var burası, aynı zamanda Terkos Gölü’nün su koruma havzası. Planlar iptal edilmiş olduğu halde bu inşaatlar sürüyor.

Burada bir Kanal projesi yok. Burada İstanbul’un su havzalarına, su varlıklarının olduğu, tarım ve ormanlık alanlarının olduğu bölgede çok ciddi bir yapılaşma ve betonlaşma projesi var. Arazi satışları, el değiştirmeler hızla devam ediyor. Köylünün topraklarına el konuluyor, gecekondu mahalleleri ‘rezerv alan ilan ediliyor’ denilerek insanların yıllardır emekle kazandıkları barınma haklarına el konuluyor. Sonra da buralar bir şekilde ya TOKİ, Emlak Konut aracılığıyla ya da çeşitli taşeron, müteahhit firmalar aracılığıyla betona boğuluyor. Bizim için en önemli şey İstanbul’un kuzeyinin oradaki yeşil alanların, ormanlık alanların, su alanların imara açılmaması. Bununla ilgili bir mücadele devam ediyor.’’
 
Üst