Süfrajetlerin Hikâyesi: Diren!

Elizabet

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 16, 2025
Mesajlar
290,436
Tepkime puanı
0
BirGün Kadın Kolektifi

Sarah Gavron’un yönettiği ve Carey Mulligan’ın başrolünü üstlendiği Diren! (Suffragette), 20. yüzyıl başlarında İngiltere’de kadınların oy hakkı mücadelesini ele alırken feminist bakış açısını öne çıkarıyor.

Film, kadınların kamusal alanda yer edinme mücadelesi, ataerkil yapıların baskısı ve sınıfsal ayrımlar gibi temaları merkezine alarak feminist hareketin tarihsel gelişimine ışık tutuyor. Eril iktidara karşı bir başkaldırı olarak değerlendirilebilecek yapım, kadınların yalnızca kamusal hakları değil, bedensel ve sosyal özgürlükleri için de mücadele etmek zorunda bırakıldığını vurguluyor.

Filmin ana karakteri Maud Watts (Carey Mulligan), ağır iş koşulları altında çalışan, işçi sınıfından genç bir kadındır. Onun hikâyesi, feminist hareketin yalnızca orta ve üst sınıf kadınlara ait olmadığını, işçi sınıfından kadınların da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden derinden etkilendiğini gösterir. Bu bağlamda film, sosyalist feminizme gönderme yaparak sınıf perspektifini öne çıkarıyor. Kadınların kamusal alandaki mücadeleleri ve devlet baskısıyla yüzleşmeleri, ataerkil devlet eleştirisinin güçlü biçimde işlendiği noktalardan biri. Polis baskısı, gözaltılar ve gözetim mekanizmaları, devletin muhalif kadınları denetlemek için yeni teknolojileri nasıl kullandığını gözler önüne seriyor.

Maud’un annelik ve eş rollerinin dışına çıkarak özneleşme süreci, filmin en çarpıcı yanlarından biri. Feminist teorinin temel kavramlarından “öznelik” ve “eyleyicilik” karakter gelişiminde belirginleşiyor. Başlangıçta edilgen bir karakter olan Maud, süreç içinde kendi hakları ve diğer kadınların özgürlüğü için savaşmayı öğreniyor. Onun çocuğunun velayetini kaybetmesi, anneliğin toplum tarafından kadına dayatılan bir yük olarak ele alındığını gösteriyor. Bu noktada, radikal feminizmin “beden politikaları” ve “özel olanın politikliği” kavramları filmde kendine yer buluyor. Ancak Maud’un özgürleşme süreci, kaçınılmaz bir parçalanmayı da beraberinde getiriyor. Günlük hayat içinde işçi ve anne olarak varlığını sürdürmeye çalışırken, mücadelesinin belirsizliklerle dolu olduğu açıkça görülüyor.

Filmin diğer önemli unsurlarından biri kadın karakterler arasındaki dayanışma. Feminizmde kadınların bireysel sorunların ötesinde toplumsal örgütlenme yoluyla dayanışma göstermeleri, “kız kardeşlik” kavramıyla açıklanır. Maud’un, kendisine ilham kaynağı olan kadınlarla kurduğu ilişkiler, bireysel dönüşümünün itici gücü haline gelir. Filmde Emmeline Pankhurst gibi tarihsel figürler, kadın hareketinin simgesi olarak yer alırken, kadın dayanışmasının ataerkil sistem üzerindeki dönüştürücü gücü de vurgulanıyor. Gavron, kadınların örgütlü mücadelesinin, feminist hareketin başarısındaki rolünü güçlü bir şekilde yansıtıyor.

Maud’un yaşadıkları, ataerkil toplumun kadınları kontrol altında tutmak için nasıl baskıcı mekanizmalar geliştirdiğini gösteriyor. Film, bu noktada feminizmin yalnızca politik bir hareket değil, bireysel hayatları derinden etkileyen bir dönüşüm süreci olduğunu hissettiriyor. Kadınların özgürlüğe ulaşma yolunda karşılaştıkları zorlukları, psikolojik ve fiziksel şiddeti gerçekçi bir şekilde yansıtarak seyirciye güçlü bir duygusal bağ kurma imkânı sunuyor.

Diren! feminizm açısından çok katmanlı bir eser. Kadınların öznelik mücadelesini, devletin ataerkil baskı aygıtlarını ve sınıf farklılıklarını ele alarak feminist teorinin temel temalarına dokunuyor. Kadınların kamusal alanda yer edinme çabası, beden politikaları ve özneleşme sürecine dair kapsamlı bir anlatı sunuyor. Gavron’un bu filmi, feminist mücadelede sınıf ve cinsiyetin nasıl iç içe geçtiğini gösteren, ataerkil sistemi sorgulayan güçlü bir yapıt.
 
Üst