Yalnız kalabalığın mutluluk keşfi

Elizabet

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 16, 2025
Mesajlar
318,239
Tepkime puanı
0
Hande Çiğdemoğlu - Yazar

Bütün boşluk : yer boş, gök boş, yürek ve vicdan boş;

tutunmak isterim, bir nokta yok yıkılmışlığımın önünde.

Tevfik Fikret


Astroloji, numeroloji, manifest, çekim yasası, mindfulness, olumlama, enerji ve frekans şifacılığı, ses terapisi, doğum haritası analizi, tarot, oracle, reiki, çakra, yoga, meditasyon, aile dizimi, kristal enerji terapisi…

Bu yazıyı okuyan pek az insan, yukarıda sıraladığım kelimelerin anlamını bilmiyor. Çağımız sömürü sisteminin popüler trendi, işte bu birkaç tanesinin adını yazabildiğim spiritüel uygulamalar. Modern Mystic (Modern Mistisizm) adı verilen bu trend, geleneksel spiritüel ve mistik uygulamaların modern yaşam tarzına entegre edilmesini ifade eden bir akım.

SPİRİTÜEL NEDİR, NE KADAR GEREKLİDİR?​


Günümüzde bedensel, zihinsel ve ruhsal şifa arayanların en sık karşılaştığı kavramların başında spiritüel geliyor. Latince ruh veya nefes anlamına gelen spiritus sözcüğünden türeyen bu kavramı öte âlemcilik olarak tanımlamak mümkün. Daha basit haliyle, insanın ruhsal varlığı ve içsel yaşamı ile ilgilenen bir bakış açısı. Ancak bu kavram, kulağımızın dolgun olduğu ve aslında aynı anlamı paylaşan maneviyat kavramı ile anılmıyor. Seküler kültür, maneviyatı dinlerle ilintisi yüzünden kabul etmezken, kavramsal olarak aynı şeyi ifade eden spiritüelcilik, daha geniş bir yelpazede her kesimi memnun edecek modern bir tınlama yaratıyor.

Ruhsal gelişim, farkındalık, uyanış gibi kavramları da beraberinde getiren bu yaklaşımlar, bireyin içsel dünyasıyla bağlantı kurmasını, evrenle uyum içinde olmasını ve daha derin bir anlam arayışına girmesini esas alıyor. Psikoloji, felsefe hatta kadim ezoterik öğretileri referans alarak kültüre, inanca ve bireysel tercihlere göre çeşitlilik gösteriyor. Kısaca günümüzde aranırsa her nabzın spiritüel bir şerbeti bulunabiliyor. Bazen kişisel gelişim, bazen şifacılık bazen farkındalık ama gün sonunda insanın mutlu olma çabasına hizmet eden yöntemler silsilesi. Bugün her kapının ardından çıkan spiritüel iyileşme çabalarına neden bu kadar çok ihtiyacımız var? Aranılan şey inanma ihtiyacı mı, varoluş anlam arayışı mı yoksa salt mutluluğa ulaşma çabası mı?

YALNIZLAŞMA ÇAĞINDA İNSANIN ANLAM ARAYIŞI​


İnsanlık çağlar boyunca, aynı temel soruyu kendine sordu: “Ben kimim ve neden buradayım?” Bu soru, insanın varoluş anlam arayışının çıkış noktası olarak felsefenin, sanatın ve bilimin en köklü arayışlarından biri oldu. İnsanın bu keşif yolculuğu, onun düşünce dünyasını şekillendirdi ve toplumsal yapısına yön verdi. Zamanla sorular çeşitlendi, dallanıp budaklandı. Her devir yeni ihtiyaçlarla yeni arayışları beraberinde getirdi. Zaman ilerledikçe bu çaba, mutluluk arayışı ya da başka bir deyişle mutsuzluktan kaçınmakla eşdeğer tutulur hale geldi.

Modern toplumlardaki bireyci yaklaşımın hızlı yükselişinin yanı sıra pandemi döneminin getirdiği travma, toplumsal olarak kaçınılmaz bir arayışın önünü açtı. Spiritüel uygulamalar, kendi keşif yolculuğunun peşinde olanların yanı sıra, dünyanın gizemlerini, sırları çözmeye can atanlarla, psişik ve ezoterik konulara meraklılara da kucak açtı. Böylelikle internet üzerinden verilen online dersler, terapiler ve web seminerleri ruhunu doyurmanın peşinde koşan insanların en yakın arkadaşı oldu.

Yaşadığımız çağı, kolaylıkla yalnızlaşma çağı olarak adlandırabiliriz. Dünya, toplumsal ve iklimsel anlamda büyük bir darboğazın içinde. Savaşlar hız kesmeden sürüyor, teknolojik gelişmeler farklı sorunlara ev sahipliği yapıyor. Böyle bir ortamda işbirliği ve kollektif hareket anbean daha önemli hale gelirken insanlık gitgide daha bireyci bir tavır takınıyor.

Geçtiğimiz yıl TDK ve Ankara Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen oylamada, yaklaşık 1 milyon kişi yılın kelimesi olarak “kalabalık yalnızlık”ı seçti. Bu kavramın aynası diyebileceğimiz, gereksiz ve aşırı sosyal medya kullanımı yüzünden beliren zihin durum bozukluğu olarak tanımlanan “brain rot” (beyin çürümesi) ise Oxford İngilizce Sözlüğü’nün uluslararası alandaki oylamasının sonucu.

Modern toplumların birbirinden gitgide uzaklaşarak bireyciliğe yönelmesi, adı geçen yalnızlık hastalığını artırırken anlam arayışının şeklini de değiştiriyor. Entelektüel çabanın ve zihinsel donanımın insanın içindeki boşluğu doldurduğu düşüncesi ne yazık ki geride kaldı. İnsanlar artık düşünerek, okuyarak, yaşayarak, deneyimleyerek bu boşluğu doldurmak yerine salt inanç ihtiyacını karşılamak üzere hareket ediyor. Bu ruhsal doygunluk isteği, insanları farklı inanç sistemlerinin takipçisi haline getiriyor. Günümüz koşullarında hem yalnız hem mutsuz hem korunaksız hem umutsuz olan insan, içinde bulunduğu dipsiz kuyudan çıkmak için kendisine uzatılan her halata sarılıyor. Çağın alışılmış sömürü düzeni burada devreye giriyor. Psikoloji, felsefe, din üçgeni arasında dolaşan spiritüel temelli sistem, her gün yeni bir bebek doğuruyor. Bu durumda elde avuçta manifestler, mistik eşyalar, sayılar, atalar, ritüeller, yıldızlar ve gezegenler kalıyor.

BİREYSEL MUTLULUK HANGİ YARAYA MERHEM OLUR?​


Bireysel mutluluğun bu denli önemsenmesi masum görünse de toplum halinde yaşayan insanları güçten düşüren bir durum. Çünkü varoluşunun anlamını arayan insanın karşılaşacağı sonuçlar, bireysel mutluluktan daha farklı bir boyutta. İnsan, varlık sebebinin sadece kendi mutluluğu üzerine oluşmadığını görmekten çekiniyorsa, kollektife katkı ve bütüne dahil olma konusunda da çekimser kalıyorsa adı geçen spiritüel şifa ve dönüşüm hareketlerine tutunması çok daha kolay. Ne yazık ki mutluluk yolunda gittikçe yalnızlaşan insan, toplumdan ve dünyada olup bitenden uzaklaşıyor. Kolektif hareketin, duyarlılık ve sorumluluğun getireceği erdemli mutluluktan adım adım uzaklaşıyor.

Çağın ekonomik ve sosyal yapısı sahiden zorlayıcı. Yaşadığımız ülkenin yıkıcı koşulları ise toplu bir psikolojik çöküş yaratıyor. Her geçen gün yenisi eklenen acılarla yaşamak zorundayız. Üstelik buna alışmamız bekleniyor. Kendini sıkışmış hisseden pek çok insan seçimini yapıyor. Bir araya gelerek tepki vermek, mücadele etmek ya da birlikte iyileşmek yerine kendi içine dönerek bireysel mutluluklarını yakalamaya çalışıyor. Dünyanın edindiği bu yeni kimlik, ne yazık ki bu ihtiyacı sömürmek üzerine kurulu. Başka bir deyişle istenilen düzenin devam etmesi için sistemin yarattığı yeni bir tutsaklık yöntemi.

Bireyselleşen insanın toplumsal gelişim adına bir taş üstüne taş koyamayacağı ortada. Anlam dünyasındaki boşluğunu önce zihinsel ve entelektüel etkinliklerle dolduran sonrasında manevi doygunluğu için çabalayan, varoluşunun sebebinin bütünle ilintili olduğunu sezen ve içindeki iyilik ve pozitif gücü yine aynı şekilde bütüne katkı için kullanan insanların çoğalması dileğimle…
 
Üst