- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 315,044
- Tepkime puanı
- 0
Anne ve babaların çoğu, çocuklarının her dediğini yapmakta, edinmek istediği her şeyi almakta. Çocuklarının her isteğini yerine getirmemenin annelik, babalık görevini yapmamak olduğunu düşünmekteler. Bu düşünme biçimi onları, çocuklarının olumlu ya da olumsuz isteklerini sorgulamaksızın yerine getirmelerine neden olmakta. Bu da çocukları, sınır tanımaz bir duruma getirmekte. Her istediği olan çocuk, sınırlarını bilmez. Nerede duracağının, nerede durmayacağının bilincinde değildir. Gücünün, içinde bulunduğu koşulların, ailesinin olanaklarının, kendi kişisel özgürlüğünün sınırlarının farkına varmaz. Kendi istekleri sınırsız olduğundan içinde yaşadığı koşulları doğru dürüst algılayamaz. Sınırları olmadığından çoğu zaman hem aile üyelerinin hem de çevresinde yaşayanların sınırlarını ihlal eder. Bu nedenle çoğu zaman arkadaşları ve toplumsal ilişkide bulunduğu kişilerle anlaşmazlıklar yaşar. Çocukların her dediği yapılıp her istediği olunca onda görev bilinci gelişmez. Görev bilinci olmayan kişide sorumluluk duygusu da olmaz. Sorumluluk duygusu, kişiyi başarıya götüren en büyük itici güç. Sorumluluğun olmadığı yerde başarı da mutluluk da erinç de uyum da barış içinde yaşam da olmaz. Bu nedenle bu tür kişiler, yaşamı boyunca çevresindekilerle çatışır. Sorumsuzluk ve sınır tanımama, kişiyi yalnızlığa iter. Yalnızlık, yaşamadan koparır kişiyi. Yaşamdan kopmak da derin bir karamsarlık ve umutsuzluk çıkmazına sürükler insanı. Kendi çocuğunun her istediğini yaparak onu mutlu edeceğini sanana anne ve babalar, aslında en değerli varlıklarını kendi elleriyle umutsuzluk ve karamsarlık bataklığına gömdüklerinin farkında değiller. Her dediği yapılan çocukta duygudaşlık gelişmez. Çünkü derin bir bencilliğin içindedir o. Aile üyeleri, arkadaşları, günlük yaşamda karşılaştığı kişilerle duygudaş olması olanaksızlaşır. Duygudaş olma, biraz da özveri gerektirir. Bu tür çocuklar, özverili olmayı değil; her koşulda hakkı olsa da olmasa da almayı öğrenmişlerdir. O, hep almaya koşullanmıştır. Onun için vermek, kabul edilemez bir şey. Bu nedenle kendini başkasının yerine koyup düşünemez. Hakkı olanla olmayanı birbirinden ayırt edemez. Her isteği yapılan çocuğa “Hayır!” dendiğinde çıldırır. Çünkü o, hep “Evet!” denmeye alışıktır. Onun sözlüğünde “hayır” yazmaz. Herhangi biri, ona isteğine “Hayır!” yanıtı verdiğinde o kişiyle ilişkisini keser. Çoğu zaman da onunla kavga eder. İstedikleri her şey, karşı çıkmaksızın yapılan çocuklar sabırsızdır. Sabrın ne olduğunu yaşamı boyunca öğrenemez. “Sabırla koruk helva olur, dut yaprağı atlas.” atasözünün ona açacağı başarı kapısından hiçbir zaman giremez. Sabrın sonunda gelen başarı, mutluluk, erinç ve sevinci yaşaması olanaksız. Bu çocuklar, takım çalışması yapamaz. Çünkü takım çalışması; özveri, işbirliği, eşit ilişki gerektirir. Bu kişilerin diğer insanlarla eşit ilişki kuramaz. Eşit ilişkide hep senin dediğin, istediğin olmaz. İlişki de olduğun kişilerin de istedikleri, düşündükleri kimi zaman olmak zorunda. Eşit ilişki de “evetler” de “hayırlar” da yan yana durur. Her istediği yapılan çocuk, zorluklarla başa çıkamaz. Zorluklarla savaşmayı öğrenmemiştir çünkü. Zorluklarla savaşmak için sabır, özveri, savaşma isteği gerekir. Bunlardan yoksun bırakılan çocuk, zorluklar karşısında yılar, korkar. Zorlukların gücü karşısında teslim olur. Zorluklarla başa çıkamayan birinin başarılı ve mutlu bir yaşam sürmesi olanaklı mı? Oysa yaşam, zorluklarla dolu… Oysa zor olmadan, kolay olur mu? Çocukların her isteği yapıldığında o, hazırcı olur. Emek harcanarak kazanılan bir şeyin değerini bilmez, mutluluğunu yaşayamaz. Alınteri akıtarak bir şeye sahip olmanın erdemine hiçbir zaman kavuşamayacak. Emeğin, alınterinin değerini anlayamayacak hiçbir zaman. Hazırcılığı doğal bir yaşam olarak bilecek. Bir çocuğa, bundan daha büyük kötülük yapılır mı? Günümüzde birçok anne ve baba, bilerek ya da bilmeyerek çocuklarının her istediğini yaparak onlara büyük kötülük ederler. Onları, yaşam boyu bir mutsuzluğa, başarısızlığa tutsak ederler. Kendi elleriyle onları olumsuzluklarla dolu bir iç dünyanın çıkmazına sürüklerler. Bu nedenle çocuklarımıza “Hayır!” demeyi bilmemiz gerek. Bireyin sınırsız bir özgürlüğe sahip olmadığını çocuklarımıza küçük yaşlarda öğretmemiz gerek. Onlara “Hayır!” dediğimizde de büyük bir varsıllık kazandırdığımızın farkına varmalıyız. O zaman her şey yoluna girecektir. Yaşam. karşıtların birliği içinde yaşanır. Yaşamın içinde “evet” de “hayır” da var.