- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 311,368
- Tepkime puanı
- 0
Yarı yıl tatilinin ilk haftası gerçekleşen Kartalkaya faciası, sayısını ve sırasını karıştırdığımız onca yoksulluk, istismar, ölüm haberlerinin üzerine beklenmedik bir yıldırım gibi düştü. Tatil gibi sevinçli bir tanım diğer acılara karıştı, yandı küle döndü. Yaşadığım üzüntü bağışıklığımı düşürmüş olacak, üzerine ağır da bir grip geçirince yazılarıma bir süre ara verdim. Sanırım hislerimle tezat bir eyleme geçtim. Durdum ve sustum.
Nezaketin, utanmanın, alçak gönüllülüğün unutulduğu, kâr etme tutkusunun tedbirleri bertaraf edip insan hayatını hor gördüğü talihsiz zamanlar yaşıyoruz. Aldığımız manevi yaraların haddi hesabı yok. Bilinçli politikalarla palazlanan şiddet artık pazarda, sokakta hatta oyun parkında bile masum çocuklarımızı yakalama cüretini gösteriyor. Ah vah edip kınamaktan öteye geçemiyoruz. Hafızamız ve psikolojimiz sağlam değil. Çelik gibi sert karşı duruşa geçecekken unutuyor, günü kurtaran gevezeliklere dalıyoruz.
Çocuk bir toplumun neşe kaynağı, umudu, geleceği. Sona Polat Bilgin’in Yüreğimden Geçen Mektuplar kitabında “bütün güzellikler göçse de yüreklerimizden, bir tek çocukluğumuz kalır gözlerimizin önünden gitmeyen!” der. Çocukluk çağının sihri, gücü, zenginliği tartışılmaz. Bunu bilen ve çocuklarını mutlu yetiştiren toplumlar kaosa sürüklenmez. Vicdani çöküntüye uğramaz. Çocuklarımızın gelecekte çocukluklarını mutlulukla hatırlayabilmeleri yetişkinler olarak hayattaki en büyük başarı hedefimiz olmalı. Onlar zifiri karanlıkta bile umut ışığını bulan, bulamasa bile kendisini ışığa dönüştürebilen varlıklar. Bugün üç kitaptan bahsedeceğim. Üçünde de dayanıklı, pırıltılı çocuk kalbi çıkacak karşınıza.
BİRİ VE DİĞERİ adlı kitapta, “hayatı hayalleriyle sımsıkı kucaklayan” bir çocuğun, güvende olmak için ailesiyle çıktığı uzun yolculukta içinde bulunduğu şartları hayalini kurduğu dünya ile buluşturması anlatılıyor. Tuğçe Tatari’nin sade, damıtılmış kalemi Aysun Altındağ’ın güçlü kompozisyonlarıyla bir araya geliyor ve çocuk yüreğinin umudu kucaklamaya hazır olan dayanıklılığı ve iyimserliği daha da görünür oluyor. Bir çocuğun aklı ve iradesi zorlu koşulların yarattığı sert psikolojinin tahribatlarına galip gelebilir mi? Yazarın birbirini ve doğayı insanca kucaklamak isteyenler ve hayreti çözüme ulaştıranlar için kaleme aldığı “Gerçekten Eşit Miyiz?” ve “Benim Yeşil Gezegenim” adlı iki resimli kitabı daha bulunuyor.
BİRİ VE DİĞERİ
Literatür Çocuk
Yazan: Tuğçe Tatari
Resimleyen: Aysun Altındağ
SARI KELEBEK adlı sözcüksüz kitabı araladığımızda savaş, tel örgüler, ateş hattı denince zihnimizdeki atmosferin eş değeri siyahlığa bürünmüş sayfalarla karşılaşıyoruz. Küçük bir kızın yıkıma dair tanıklıkları karşında artan korkularını izliyoruz. Öfke ve isyan kaçınılmaz görünürken sarı zarif bir kelebeğin sıcak pırıltısı aydınlatıyor sayfaları. Kelebeğin varlığı ile küçük kızın varlığı arasında bir bağlantı olabilir mi? Hayatı ve ölümü, umudu, barışı ve sabrı düşünürken, bedenin tükendiği noktada zihnin ortaya koyduğu çarelerin hüzünlü seyrine geçiyoruz… Görselliği takip ederken otel yangınında hayatını kaybeden ve yaralanan çocukları düşünmeden edemedim. Tel örgüler, silahlar, karanlık çukurlar nasıl ki küçük kızın zihninde beliren sarı kelebeğin kanadına takılıyor ve silikleşiyorsa o yavruların da dehşet anlarında dumanı ateşi kaosu yutan, korkularını ortadan kaldıran bir ışıltı yakalayıp aydınlığını duyumsamış olmalarını diledim.
SARI KELEBEK
Ara Yayınları
Yazan ve Resimleyen: Oleksandr Shatokhin
Editör: Sema Ateş
“Hayat sevdiklerimiz kadar sevmediklerimizi de içeren bir hediye paketidir” diyor SEVİYORUM SEVMİYORUM adlı kitap. Çocukların farkındalık konusundaki sağlamlığını kavramış bir yazarın onlara duygularını anlama, yönetme ve bir biçimiyle de olumsuzluğun açtığı kapıdan olumlu olana uzanabilecekleri ipuçlarını yakalama fırsatı sunan samimi bir anlatı. Sevilen şeyler sevilmeyenlerin arkasına ustalıkla nasıl saklanır? Yazarın hayatın içinden verdiği örnekler son derece tanıdık ve doğal. Metni okurken çocuğa eşlik etmek anlam örgüsünü çözmek adına ebeveynleri ile deneyimleyecekleri keyifli bir duygu egzersizi ortamı yaratacaktır. Düşmenin, ayrılmanın, korkmanın yarattığı farkındalık anlarıyla güçlenmiş, ‘son’dan korkmayan cesur çocuklara… Hayatın vadettikleri ile beklentileri arasında dengeli bağlar kurmak isteyenlere…
SEVİYORUM SEVMİYORUM
Kumdan Kale Yayınları
Yazan: Irmak Gültekin Uysal
Resimleyen: Birhan Ergin
Kavga etmeyi bile unutmuş, insanı sırtından vuran bir nesil yetiştirme konusunda durmuyor tam yol ilerliyoruz. Ölümden ölüm beğendiriyoruz çocuklarımıza. Oysa hayalden hayale, umuttan umuda, hedeften hedefe koşabilecekleri nice seneler var önlerinde. Oyun oynayalım çocuklarımızla. Kitaplar okuyalım onlara. Konuşalım ama en çok da dinleyelim onları. Kendi çocuğumuz gösterdiğimiz ilgiyi, sevgiyi ve dikkati sosyal inisiyatiflerimiz aracılığıyla desteğe muhtaç dezavantajlı çocuklarımıza da yöneltelim. Toplumların içine düştüğü kaos politiktir. İhtiyaç sahibine hizmet götürmeyen, hukuk mücadelelerinde mağdurları yalnız bırakan görevini layığı ile yerine getirmeyen idareciler baş sorumlulardır. Unutmayalım ve hesap soralım. Çocuklarımıza eğitimde fırsat eşitliği sağlayalım, yaşam atlasında uçurumlar girmesin aralarına. Şiddete, yoksulluğa mahkûm edilenleri koruyup kollayalım. Meslek edindirelim. Onurlu bir yaşam yaşamak adına umutlarını tazelesinler. İncinmesinler. İncitmesinler. Kendilerinden esirgenen şefkati tehlike çukurlarında nefretle takas edip bir başka canın katili olmasınlar.
Gösteri dünyasına dalıp gitmişiz, içimiz geçmiş, pinekliyoruz… Acilen uyanalım.
Nezaketin, utanmanın, alçak gönüllülüğün unutulduğu, kâr etme tutkusunun tedbirleri bertaraf edip insan hayatını hor gördüğü talihsiz zamanlar yaşıyoruz. Aldığımız manevi yaraların haddi hesabı yok. Bilinçli politikalarla palazlanan şiddet artık pazarda, sokakta hatta oyun parkında bile masum çocuklarımızı yakalama cüretini gösteriyor. Ah vah edip kınamaktan öteye geçemiyoruz. Hafızamız ve psikolojimiz sağlam değil. Çelik gibi sert karşı duruşa geçecekken unutuyor, günü kurtaran gevezeliklere dalıyoruz.
Çocuk bir toplumun neşe kaynağı, umudu, geleceği. Sona Polat Bilgin’in Yüreğimden Geçen Mektuplar kitabında “bütün güzellikler göçse de yüreklerimizden, bir tek çocukluğumuz kalır gözlerimizin önünden gitmeyen!” der. Çocukluk çağının sihri, gücü, zenginliği tartışılmaz. Bunu bilen ve çocuklarını mutlu yetiştiren toplumlar kaosa sürüklenmez. Vicdani çöküntüye uğramaz. Çocuklarımızın gelecekte çocukluklarını mutlulukla hatırlayabilmeleri yetişkinler olarak hayattaki en büyük başarı hedefimiz olmalı. Onlar zifiri karanlıkta bile umut ışığını bulan, bulamasa bile kendisini ışığa dönüştürebilen varlıklar. Bugün üç kitaptan bahsedeceğim. Üçünde de dayanıklı, pırıltılı çocuk kalbi çıkacak karşınıza.
∗∗∗
BİRİ VE DİĞERİ adlı kitapta, “hayatı hayalleriyle sımsıkı kucaklayan” bir çocuğun, güvende olmak için ailesiyle çıktığı uzun yolculukta içinde bulunduğu şartları hayalini kurduğu dünya ile buluşturması anlatılıyor. Tuğçe Tatari’nin sade, damıtılmış kalemi Aysun Altındağ’ın güçlü kompozisyonlarıyla bir araya geliyor ve çocuk yüreğinin umudu kucaklamaya hazır olan dayanıklılığı ve iyimserliği daha da görünür oluyor. Bir çocuğun aklı ve iradesi zorlu koşulların yarattığı sert psikolojinin tahribatlarına galip gelebilir mi? Yazarın birbirini ve doğayı insanca kucaklamak isteyenler ve hayreti çözüme ulaştıranlar için kaleme aldığı “Gerçekten Eşit Miyiz?” ve “Benim Yeşil Gezegenim” adlı iki resimli kitabı daha bulunuyor.

BİRİ VE DİĞERİ
Literatür Çocuk
Yazan: Tuğçe Tatari
Resimleyen: Aysun Altındağ
SARI KELEBEK adlı sözcüksüz kitabı araladığımızda savaş, tel örgüler, ateş hattı denince zihnimizdeki atmosferin eş değeri siyahlığa bürünmüş sayfalarla karşılaşıyoruz. Küçük bir kızın yıkıma dair tanıklıkları karşında artan korkularını izliyoruz. Öfke ve isyan kaçınılmaz görünürken sarı zarif bir kelebeğin sıcak pırıltısı aydınlatıyor sayfaları. Kelebeğin varlığı ile küçük kızın varlığı arasında bir bağlantı olabilir mi? Hayatı ve ölümü, umudu, barışı ve sabrı düşünürken, bedenin tükendiği noktada zihnin ortaya koyduğu çarelerin hüzünlü seyrine geçiyoruz… Görselliği takip ederken otel yangınında hayatını kaybeden ve yaralanan çocukları düşünmeden edemedim. Tel örgüler, silahlar, karanlık çukurlar nasıl ki küçük kızın zihninde beliren sarı kelebeğin kanadına takılıyor ve silikleşiyorsa o yavruların da dehşet anlarında dumanı ateşi kaosu yutan, korkularını ortadan kaldıran bir ışıltı yakalayıp aydınlığını duyumsamış olmalarını diledim.

SARI KELEBEK
Ara Yayınları
Yazan ve Resimleyen: Oleksandr Shatokhin
Editör: Sema Ateş
“Hayat sevdiklerimiz kadar sevmediklerimizi de içeren bir hediye paketidir” diyor SEVİYORUM SEVMİYORUM adlı kitap. Çocukların farkındalık konusundaki sağlamlığını kavramış bir yazarın onlara duygularını anlama, yönetme ve bir biçimiyle de olumsuzluğun açtığı kapıdan olumlu olana uzanabilecekleri ipuçlarını yakalama fırsatı sunan samimi bir anlatı. Sevilen şeyler sevilmeyenlerin arkasına ustalıkla nasıl saklanır? Yazarın hayatın içinden verdiği örnekler son derece tanıdık ve doğal. Metni okurken çocuğa eşlik etmek anlam örgüsünü çözmek adına ebeveynleri ile deneyimleyecekleri keyifli bir duygu egzersizi ortamı yaratacaktır. Düşmenin, ayrılmanın, korkmanın yarattığı farkındalık anlarıyla güçlenmiş, ‘son’dan korkmayan cesur çocuklara… Hayatın vadettikleri ile beklentileri arasında dengeli bağlar kurmak isteyenlere…

SEVİYORUM SEVMİYORUM
Kumdan Kale Yayınları
Yazan: Irmak Gültekin Uysal
Resimleyen: Birhan Ergin
∗∗∗
Kavga etmeyi bile unutmuş, insanı sırtından vuran bir nesil yetiştirme konusunda durmuyor tam yol ilerliyoruz. Ölümden ölüm beğendiriyoruz çocuklarımıza. Oysa hayalden hayale, umuttan umuda, hedeften hedefe koşabilecekleri nice seneler var önlerinde. Oyun oynayalım çocuklarımızla. Kitaplar okuyalım onlara. Konuşalım ama en çok da dinleyelim onları. Kendi çocuğumuz gösterdiğimiz ilgiyi, sevgiyi ve dikkati sosyal inisiyatiflerimiz aracılığıyla desteğe muhtaç dezavantajlı çocuklarımıza da yöneltelim. Toplumların içine düştüğü kaos politiktir. İhtiyaç sahibine hizmet götürmeyen, hukuk mücadelelerinde mağdurları yalnız bırakan görevini layığı ile yerine getirmeyen idareciler baş sorumlulardır. Unutmayalım ve hesap soralım. Çocuklarımıza eğitimde fırsat eşitliği sağlayalım, yaşam atlasında uçurumlar girmesin aralarına. Şiddete, yoksulluğa mahkûm edilenleri koruyup kollayalım. Meslek edindirelim. Onurlu bir yaşam yaşamak adına umutlarını tazelesinler. İncinmesinler. İncitmesinler. Kendilerinden esirgenen şefkati tehlike çukurlarında nefretle takas edip bir başka canın katili olmasınlar.
Gösteri dünyasına dalıp gitmişiz, içimiz geçmiş, pinekliyoruz… Acilen uyanalım.