- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 311,372
- Tepkime puanı
- 0
Gökhan YAVUZ DEMİR
Nesnelerin yahut eşyaların, bizim onlara yüklediğimizden bağımsız, kendilerinde bir anlamları yoktur. Bizim onlarla iş görme biçimimiz, onların fonksiyonları zaman içinde nesnelerin ve eşyaların anlamı hâline gelir. Fakat bu değişmez, sabit ve kalıcı bir anlam değildir. Aynı eşya bizimkinden bambaşka bir kültürün mensuplarınca hiç düşünmediğimiz biçimde kullanılabilir. Demek ki eşyalara yüklediğimiz anlamlar da zaman kadar görecedir.
Gerçek bir resimli kitaplar ustası olan Mark Janssen’in yeni kitabı “Dur! Canavar!” tam da bu meseleyi çok keyifli ve muzip bir hikâyeye dönüştürmüş. Daha evvel okuyup sevdiğim “Hayalperest,” “Sıradan Bir Gün” ve “Ada”da olduğu gibi, Janssen bu kitabında da az sayıda kelimeyi harikulade resimlerle bezeyerek yine çok etkileyici bir kitaba imza atmış.
İki kız kardeş, Sita ile Şafira, bir araba dolusu işe yaramaz eski eşyadan kurtulmak için yollara düşer ve böylece enfes bir macera da başlamış olur. Hurda dolu arabayla yolculukları sürekli canavarlar tarafından durdurulur. Peki ama bu korkunç -lafın gelişi korkunç, yoksa Janssen’in çizimleriyle gayet sevimli olan- canavarlar neyin peşindedir ve bu iki kız kardeşten ne istemektedirler?
Kızlar canavarların kendilerinden istedikleri şeyi yerine getirdikçe yollarına devam edebilmekte, fakat bir süre sonra bir başka canavar tarafından yine durdurulmaktadırlar. İyi ama bu canavarlar neden hurdalara, eski püskü eşyalara bu kadar düşkündür?
İşte bu harikulade desenlerle rengarenk bezenmiş hikâyenin peşine düştüğü soru da budur: Bir hurda sadece bir hurda mıdır yoksa daima bir hurdadan daha fazla bir şey midir? Canavarlar ile bizim aynı hurdalara baktığımızda gördüğümüz şey de aynı mıdır yoksa birbirinden çok mu farklıdır? Janssen, nesnelerin ne’liğine dair bu kadar basit bir hikâyeyle bize çok derin felsefi sorular hakkında düşünme fırsatı yaratıyor. Kim demiş felsefe kavramlarla yapılır diye! Janssen basbayağı imajlarla, desenlerle, çizgilerle de felsefe yapmanın, çetrefilli sorular üzerine derin düşünmenin mümkün olduğunu herkese gösteriyor.
Bu keyifli ve şaşırtıcı hikâyeyi okuduktan sonra kendinizi evde oturup elinize aldığınız kalem, çatal, kase, cımbız, ayna, kolye, ceviz kıracağı, şemsiye, bardak, süpürge, makas, çekiç vb alet edevat üzerine düşünürken bulacaksınız. İyi ama bu aletleri sadece kullanım amacına uygun kullanmak mecburiyetinde miyiz? Ya bu aletler kullanım amaçlarından daha fazlasıysalar?
İşte Janssen ve yeni kitabı “Dur! Canavar!” bizi durup nesneler hakkında düşünmeye davet ediyor. Bir soba erbabının elinde bir saksafon veya bir bisiklet ihtiyaç hâlinde bir gözlük olarak da kullanılabilir mi? Şimdi sen de bu sorunun peşinde Sita ve Şafira ile yola çıkmaya hazır mısın? Bazen bir kitap da -bu kitapta olduğu gibi- okur için bir kitaptan fazlası olabilir.
Nesnelerin yahut eşyaların, bizim onlara yüklediğimizden bağımsız, kendilerinde bir anlamları yoktur. Bizim onlarla iş görme biçimimiz, onların fonksiyonları zaman içinde nesnelerin ve eşyaların anlamı hâline gelir. Fakat bu değişmez, sabit ve kalıcı bir anlam değildir. Aynı eşya bizimkinden bambaşka bir kültürün mensuplarınca hiç düşünmediğimiz biçimde kullanılabilir. Demek ki eşyalara yüklediğimiz anlamlar da zaman kadar görecedir.
Gerçek bir resimli kitaplar ustası olan Mark Janssen’in yeni kitabı “Dur! Canavar!” tam da bu meseleyi çok keyifli ve muzip bir hikâyeye dönüştürmüş. Daha evvel okuyup sevdiğim “Hayalperest,” “Sıradan Bir Gün” ve “Ada”da olduğu gibi, Janssen bu kitabında da az sayıda kelimeyi harikulade resimlerle bezeyerek yine çok etkileyici bir kitaba imza atmış.
İki kız kardeş, Sita ile Şafira, bir araba dolusu işe yaramaz eski eşyadan kurtulmak için yollara düşer ve böylece enfes bir macera da başlamış olur. Hurda dolu arabayla yolculukları sürekli canavarlar tarafından durdurulur. Peki ama bu korkunç -lafın gelişi korkunç, yoksa Janssen’in çizimleriyle gayet sevimli olan- canavarlar neyin peşindedir ve bu iki kız kardeşten ne istemektedirler?
Kızlar canavarların kendilerinden istedikleri şeyi yerine getirdikçe yollarına devam edebilmekte, fakat bir süre sonra bir başka canavar tarafından yine durdurulmaktadırlar. İyi ama bu canavarlar neden hurdalara, eski püskü eşyalara bu kadar düşkündür?
İşte bu harikulade desenlerle rengarenk bezenmiş hikâyenin peşine düştüğü soru da budur: Bir hurda sadece bir hurda mıdır yoksa daima bir hurdadan daha fazla bir şey midir? Canavarlar ile bizim aynı hurdalara baktığımızda gördüğümüz şey de aynı mıdır yoksa birbirinden çok mu farklıdır? Janssen, nesnelerin ne’liğine dair bu kadar basit bir hikâyeyle bize çok derin felsefi sorular hakkında düşünme fırsatı yaratıyor. Kim demiş felsefe kavramlarla yapılır diye! Janssen basbayağı imajlarla, desenlerle, çizgilerle de felsefe yapmanın, çetrefilli sorular üzerine derin düşünmenin mümkün olduğunu herkese gösteriyor.
Bu keyifli ve şaşırtıcı hikâyeyi okuduktan sonra kendinizi evde oturup elinize aldığınız kalem, çatal, kase, cımbız, ayna, kolye, ceviz kıracağı, şemsiye, bardak, süpürge, makas, çekiç vb alet edevat üzerine düşünürken bulacaksınız. İyi ama bu aletleri sadece kullanım amacına uygun kullanmak mecburiyetinde miyiz? Ya bu aletler kullanım amaçlarından daha fazlasıysalar?
İşte Janssen ve yeni kitabı “Dur! Canavar!” bizi durup nesneler hakkında düşünmeye davet ediyor. Bir soba erbabının elinde bir saksafon veya bir bisiklet ihtiyaç hâlinde bir gözlük olarak da kullanılabilir mi? Şimdi sen de bu sorunun peşinde Sita ve Şafira ile yola çıkmaya hazır mısın? Bazen bir kitap da -bu kitapta olduğu gibi- okur için bir kitaptan fazlası olabilir.