- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 287,056
- Tepkime puanı
- 0
Hatay depremin yüreklerde açtığı derin yaraların bir yansıması gibi hüzün, yıkım ve özlemle iç içe geçmiş bir tablo çiziyor. Dev bir şantiye görünümündeki kentte, iki yıl önceki sarsıntıların yankısı hâlâ hissediliyor. İş makineleri enkazı kaldırsa da kayıpların geride bıraktığı enkaz ve boşluk kapanmıyor.
“Normale dönmek” artık anlamını yitirmiş bir sözden ibaret. Fakat Hatay halkı, bu enkazın içinde yalnızca geçmişine değil, geleceğine de sahip çıkıyor. Bu şehir sadece taş ve betonla değil, dayanışmayla, hatıralarla ve direnişle yeniden kurulmaya çalışılıyor.
İki yıldır bitmeyen yollar, bakanlar gelecek diye alelacele tamamlanıyor. Aylarca toza, çamura mahkûm edilen sokaklar, ziyaret haberi gelir gelmez apar topar düzene sokuluyor. Oysa Hatay halkı, geçici makyajı değil, kalıcı iyileşmeyi bekliyor. Burada eksik olan sadece asfalt değil umut, düzen ve gerçekten hissedilen bir yeniden inşa süreci.
İnsanlar iki yıldır çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Geçici barınma, onlar için çoktan kalıcı bir çaresizliğe dönüşmüş durumda. TOKİ konutu çıkanlara çadırlarını terk etmeleri söyleniyor, ancak teslim süreci hâlâ belirsizliğini koruyor. Yeni bir yuva hayaliyle bekleyenler, ortada kalma korkusuyla yüzleşiyor. Mesele sadece bir ev sahibi olmaktan öte gerçekten güvenli, yaşanabilir bir geleceğe adım atabilmek.
Defne’deki Dayanışma Obası çadır kentinde kalan depremzedelere çıkmaları için bir hafta süre verilmiş.
Barınma sorununa kalıcı bir çözüm bulunmadan yapılan bu tahliyeler, insanları belirsizliğe sürüklüyor. Bir kadın, miras yoluyla üzerinde çok ortaklı tapu bulunduğu için evi varmış gibi kabul edilerek çadırdan çıkarılmak istendi. Yalnızca eşinin işsizlik maaşı ile geçinmeye çalıştıklarını belirten kadın, “Kiralar çok pahalı ne yapacağız bilmiyorum” diye yakındı.
Esnaf ise başka kaygılar içinde. Geçici iş yerlerinde ayakta kalmaya çalışanlar, artan maliyetler ve azalan alım gücü karşısında her gün yeni bir hesap yapıyor. Deprem yalnızca binaları değil, ticareti, geçim kaynaklarını ve yılların emeğini de enkaza çevirdi. Hatay’da esnaf için dükkânını açabilmek artık var olma mücadelesinin bir parçası.
Şehir içi toplu ulaşım, Hatay’da en büyük sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Depremle birlikte yıkılan yollar, azalan araç sayısı ve düzensiz seferler, halkın günlük yaşamını daha da zorlaştırıyor. İşe, okula veya hastaneye gitmek bile büyük bir çileye dönüşmüş durumda. Yeni yollar ve toplu taşıma düzenlemeleri vaat edilse de, insanlar hâlâ saatlerce duraklarda beklemek zorunda kalıyor.
Otostop birçok kişi için günlük hayatın bir parçası haline gelmiş durumda. Çocuklar, okula gidebilmek için yolda geçen araçlardan yardım alıyor. Servislerin yetersizliği ve toplu taşımanın aksaması, güvenli ve düzenli ulaşım herkes için en büyük beklentilerden biri olmaya devam ediyor.
Ulaşımın dahi aksadığı bir şehirde, hayatın normale dönmesi de giderek daha uzak bir hayal gibi görünüyor.
“Normale dönmek” artık anlamını yitirmiş bir sözden ibaret. Fakat Hatay halkı, bu enkazın içinde yalnızca geçmişine değil, geleceğine de sahip çıkıyor. Bu şehir sadece taş ve betonla değil, dayanışmayla, hatıralarla ve direnişle yeniden kurulmaya çalışılıyor.
MİSAFİRE DÜZENLEME
İki yıldır bitmeyen yollar, bakanlar gelecek diye alelacele tamamlanıyor. Aylarca toza, çamura mahkûm edilen sokaklar, ziyaret haberi gelir gelmez apar topar düzene sokuluyor. Oysa Hatay halkı, geçici makyajı değil, kalıcı iyileşmeyi bekliyor. Burada eksik olan sadece asfalt değil umut, düzen ve gerçekten hissedilen bir yeniden inşa süreci.
İnsanlar iki yıldır çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Geçici barınma, onlar için çoktan kalıcı bir çaresizliğe dönüşmüş durumda. TOKİ konutu çıkanlara çadırlarını terk etmeleri söyleniyor, ancak teslim süreci hâlâ belirsizliğini koruyor. Yeni bir yuva hayaliyle bekleyenler, ortada kalma korkusuyla yüzleşiyor. Mesele sadece bir ev sahibi olmaktan öte gerçekten güvenli, yaşanabilir bir geleceğe adım atabilmek.
Defne’deki Dayanışma Obası çadır kentinde kalan depremzedelere çıkmaları için bir hafta süre verilmiş.
Barınma sorununa kalıcı bir çözüm bulunmadan yapılan bu tahliyeler, insanları belirsizliğe sürüklüyor. Bir kadın, miras yoluyla üzerinde çok ortaklı tapu bulunduğu için evi varmış gibi kabul edilerek çadırdan çıkarılmak istendi. Yalnızca eşinin işsizlik maaşı ile geçinmeye çalıştıklarını belirten kadın, “Kiralar çok pahalı ne yapacağız bilmiyorum” diye yakındı.
ESNAFIN DURUMU ZOR
Esnaf ise başka kaygılar içinde. Geçici iş yerlerinde ayakta kalmaya çalışanlar, artan maliyetler ve azalan alım gücü karşısında her gün yeni bir hesap yapıyor. Deprem yalnızca binaları değil, ticareti, geçim kaynaklarını ve yılların emeğini de enkaza çevirdi. Hatay’da esnaf için dükkânını açabilmek artık var olma mücadelesinin bir parçası.
ULAŞIM BÜYÜK SIKINTI
Şehir içi toplu ulaşım, Hatay’da en büyük sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Depremle birlikte yıkılan yollar, azalan araç sayısı ve düzensiz seferler, halkın günlük yaşamını daha da zorlaştırıyor. İşe, okula veya hastaneye gitmek bile büyük bir çileye dönüşmüş durumda. Yeni yollar ve toplu taşıma düzenlemeleri vaat edilse de, insanlar hâlâ saatlerce duraklarda beklemek zorunda kalıyor.
Otostop birçok kişi için günlük hayatın bir parçası haline gelmiş durumda. Çocuklar, okula gidebilmek için yolda geçen araçlardan yardım alıyor. Servislerin yetersizliği ve toplu taşımanın aksaması, güvenli ve düzenli ulaşım herkes için en büyük beklentilerden biri olmaya devam ediyor.
Ulaşımın dahi aksadığı bir şehirde, hayatın normale dönmesi de giderek daha uzak bir hayal gibi görünüyor.