- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 289,324
- Tepkime puanı
- 0
Haber Merkezi
TBMM Çevre Komisyonu'nda görüşülen ve kabul edilen İklim Kanunu Teklifi'ne yönelik tepkiler büyüyor. Teklife göre, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulacak ve her ilde, vali başkanlığında İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu oluşturulacak. Teklifin yakında Genel Kurul gündemine gelmesi bekleniyor. Ekoloji örgütleri ve muhalefet partileri, İklim Kanunu’nu eleştirerek, ‘‘Bu kanun, kirliliği piyasalaştırıyor’’ dedi.
TBMM Çevre Komisyonu'nda önceki gün görüşülen 20 maddelik “İklim Kanunu Teklifi” kabul edildi. Teklife göre; İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve her ilde Vali Başkanlığında il veya bölge teşkilat temsilcileri ile yerel yönetimlerin temsilcilerinden oluşan İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurulması hedefleniyor. Teklifin önümüzdeki haftalarda Genel Kurulu’na gündemine gelmesi bekleniyor.
CHP Ankara Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Semra Dinçer de İklim Kanunu’nu eleştirerek "İklim Kanunu, Komisyonumuza geldi ancak görüyoruz ki bu kanun teklifi karbon salınımını azaltmak, iklim krizini engellemek, çevremizi korumak ve yarınlara yaşanabilir bir dünya bırakmak için yapılması gerekenler konusunda büyük eksiklikler barındırıyor. Bu kanunda karbon salınımıyla mücadele yok. Aksine bu kanunda emisyon borsasının kurulmasının, parası olanın istediği kadar emisyon hakkına sahip olup, doğamızı ve havamızı daha fazla kirletmesinin önünü açıyor" dedi.
Karbon salınımının azaltılması ve hatta sıfıra indirilmesinin öneminin altını çizen Dinçer, şunları söyledi: "Bu kanun bir iklim kanunu olmasının ötesinde tamamen ticari kaygılarla hazırlanmıştır. Bu kanunla karbon alınıp satılabilen bir meta haline gelecektir. Karbon salınımı bir zenginleşme aracına çevrilecek, doğamızın ve havamızın kirletilmesinden rant elde edilecek. Bu haliyle sermayenin krizini çözmeyi amaçlayan bu teklifte Orman Kanunu, Su Kanunu, Kıyı Kanunu, Tarım Kanunu ve Mera Kanunu’nda düzenleme yapılmadan İklim Kriziyle mücadele edilemez. Büyüme, vahşi kapitalizmin doğamızı katletmesi demek değildir. Küçük bir azınlığın zenginleşmesi adına doğamızın ranta kurban edilmesi değildir. İklim Kanunu şirketlere karbon ticareti yapma fırsatı yaratmak değil; fosil yakıtlardan çıkışı hızlandırmayı, doğayı korumayı ve halkın sağlığını güvence altına alan şekilde oluşturulmalıdır. 38 üyeli OECD ülkesi arasında Türkiye, kömürden çıkış tarihi veremeyen tek ülkedir. Bu kanun bırakın termik santralleri kapatmayı, kirliliği piyasalaştırma kanunudur. ”
DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca da ‘‘İklim Kanunu değil, yağmanın yasal kılıfı. İklim kanununda 14. maddeyle, sermaye ve sermaye dostlarına atmosferi dilediğince kirletme hakkı sunuyor. Kirletmeye teşvik edecek bir uygulama olacak, çünkü kirletme hakkını parasıyla satın alacak şirketler. 5 milyon TL’lik bir cezanın bir sermayedarı caydırabileceğini düşünen var mı? Cengiz Holding’in işlediği iklim suçlarına bir yaptırım olacak mı mesela?’’ diye sordu.
Çevre Komisyonu’na katılan CHP Kars milletvekili avukat İnan Akgün Alp, İklim Kanunu teklifinin Anayasaya aykırı olduğunu söyledi. Alp, şöyle devam etti: ‘‘İklim Kanunu teklifi; sivil toplumu sürece dahil etmeyen, şeffaf ve hesap verebilir mekanizmaları düzenlemeyen, doğal sistemleri ve biyolojik çeşitliliği koruyacak tedbirleri içermeyen, sera gazı emisyonlarını bugünden itibaren azaltmayı hedefleyen hükümler içermeyen, adil geçiş mekanizması oluşturmayan bir düzenleme olduğu için anayasanın 2. ve 56. maddelerine aykırılık teşkil ediyor.’’ Doğayı korumayan, toplumun taleplerini yok sayan bir düzenlemenin meşru kabul edilemeyeceğini belirten aktivistler ise "Bizler, nefes alabileceğimiz ormanların, içebileceğimiz berrak suların, sağlıklı ve adil bir dünya sorumluluğunu hissediyoruz. Bu nedenle halkın katılımını içermeyen, tamamen şirketlerin çıkarlarına hizmet eden bir yasa tasarısını kabul etmiyoruz" diyerek tepki gösterdi.
Çevre Mühendisi Kübra Ayçiçek, kanun teklifinin sera gazı emisyonlarının ticaretini düzenlediğini belirterek şunları söyledi: "Anlıyoruz ki bu teklif aslında sera gazı emisyonlarının ticaretini düzenliyor, kirlilik alınıp satılabilen bir meta gibi gibi düşünülüyor. Örneğin, bu emisyonların ana kaynağı olan kömürün yerini ne zaman, neye, nasıl bırakacağı taslakta belirsiz. Öte yandan, Türkiye’nin emisyonlarını artıracak kömür projeleri ise hâlâ tasarlanmaya devam ediliyor. Bugün, Aliağa’dan, Afşin-Elbistan’dan, Kazdağları’ndan, Muğla’dan ise ‘kömürle yaşayamıyoruz’ diyen halkın sesi yükseliyor. Baştan aşağı tüm sistemleriyle adil bir dönüşüm gerektiren bu süreç, yalnızca şirketlerin çıkarlarına odaklanırken, toplumsal faydanın, işçi ve kadın haklarının ve doğanın bütüncül olarak korunmasına yönelik politikalar barındırmıyor. Bilim ve tekniğin halkın ve tüm canlıların yararına kullanılması bir politikadır. Bu bakış açısından uzaklaşarak yapılan yasal düzenlemelerin hiçbirinin sivil toplum ve bilim insanları açısından bir tutarlılığı yoktur.”
TBMM Çevre Komisyonu'nda görüşülen ve kabul edilen İklim Kanunu Teklifi'ne yönelik tepkiler büyüyor. Teklife göre, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulacak ve her ilde, vali başkanlığında İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu oluşturulacak. Teklifin yakında Genel Kurul gündemine gelmesi bekleniyor. Ekoloji örgütleri ve muhalefet partileri, İklim Kanunu’nu eleştirerek, ‘‘Bu kanun, kirliliği piyasalaştırıyor’’ dedi.
TBMM Çevre Komisyonu'nda önceki gün görüşülen 20 maddelik “İklim Kanunu Teklifi” kabul edildi. Teklife göre; İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve her ilde Vali Başkanlığında il veya bölge teşkilat temsilcileri ile yerel yönetimlerin temsilcilerinden oluşan İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurulması hedefleniyor. Teklifin önümüzdeki haftalarda Genel Kurulu’na gündemine gelmesi bekleniyor.
RANT ELDE EDECEKLER
CHP Ankara Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Semra Dinçer de İklim Kanunu’nu eleştirerek "İklim Kanunu, Komisyonumuza geldi ancak görüyoruz ki bu kanun teklifi karbon salınımını azaltmak, iklim krizini engellemek, çevremizi korumak ve yarınlara yaşanabilir bir dünya bırakmak için yapılması gerekenler konusunda büyük eksiklikler barındırıyor. Bu kanunda karbon salınımıyla mücadele yok. Aksine bu kanunda emisyon borsasının kurulmasının, parası olanın istediği kadar emisyon hakkına sahip olup, doğamızı ve havamızı daha fazla kirletmesinin önünü açıyor" dedi.
Karbon salınımının azaltılması ve hatta sıfıra indirilmesinin öneminin altını çizen Dinçer, şunları söyledi: "Bu kanun bir iklim kanunu olmasının ötesinde tamamen ticari kaygılarla hazırlanmıştır. Bu kanunla karbon alınıp satılabilen bir meta haline gelecektir. Karbon salınımı bir zenginleşme aracına çevrilecek, doğamızın ve havamızın kirletilmesinden rant elde edilecek. Bu haliyle sermayenin krizini çözmeyi amaçlayan bu teklifte Orman Kanunu, Su Kanunu, Kıyı Kanunu, Tarım Kanunu ve Mera Kanunu’nda düzenleme yapılmadan İklim Kriziyle mücadele edilemez. Büyüme, vahşi kapitalizmin doğamızı katletmesi demek değildir. Küçük bir azınlığın zenginleşmesi adına doğamızın ranta kurban edilmesi değildir. İklim Kanunu şirketlere karbon ticareti yapma fırsatı yaratmak değil; fosil yakıtlardan çıkışı hızlandırmayı, doğayı korumayı ve halkın sağlığını güvence altına alan şekilde oluşturulmalıdır. 38 üyeli OECD ülkesi arasında Türkiye, kömürden çıkış tarihi veremeyen tek ülkedir. Bu kanun bırakın termik santralleri kapatmayı, kirliliği piyasalaştırma kanunudur. ”
DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca da ‘‘İklim Kanunu değil, yağmanın yasal kılıfı. İklim kanununda 14. maddeyle, sermaye ve sermaye dostlarına atmosferi dilediğince kirletme hakkı sunuyor. Kirletmeye teşvik edecek bir uygulama olacak, çünkü kirletme hakkını parasıyla satın alacak şirketler. 5 milyon TL’lik bir cezanın bir sermayedarı caydırabileceğini düşünen var mı? Cengiz Holding’in işlediği iklim suçlarına bir yaptırım olacak mı mesela?’’ diye sordu.
KABUL ETMİYORUZ
Çevre Komisyonu’na katılan CHP Kars milletvekili avukat İnan Akgün Alp, İklim Kanunu teklifinin Anayasaya aykırı olduğunu söyledi. Alp, şöyle devam etti: ‘‘İklim Kanunu teklifi; sivil toplumu sürece dahil etmeyen, şeffaf ve hesap verebilir mekanizmaları düzenlemeyen, doğal sistemleri ve biyolojik çeşitliliği koruyacak tedbirleri içermeyen, sera gazı emisyonlarını bugünden itibaren azaltmayı hedefleyen hükümler içermeyen, adil geçiş mekanizması oluşturmayan bir düzenleme olduğu için anayasanın 2. ve 56. maddelerine aykırılık teşkil ediyor.’’ Doğayı korumayan, toplumun taleplerini yok sayan bir düzenlemenin meşru kabul edilemeyeceğini belirten aktivistler ise "Bizler, nefes alabileceğimiz ormanların, içebileceğimiz berrak suların, sağlıklı ve adil bir dünya sorumluluğunu hissediyoruz. Bu nedenle halkın katılımını içermeyen, tamamen şirketlerin çıkarlarına hizmet eden bir yasa tasarısını kabul etmiyoruz" diyerek tepki gösterdi.
∗∗∗
EMİSYON TİCARETİNİ DÜZENLİYOR
Çevre Mühendisi Kübra Ayçiçek, kanun teklifinin sera gazı emisyonlarının ticaretini düzenlediğini belirterek şunları söyledi: "Anlıyoruz ki bu teklif aslında sera gazı emisyonlarının ticaretini düzenliyor, kirlilik alınıp satılabilen bir meta gibi gibi düşünülüyor. Örneğin, bu emisyonların ana kaynağı olan kömürün yerini ne zaman, neye, nasıl bırakacağı taslakta belirsiz. Öte yandan, Türkiye’nin emisyonlarını artıracak kömür projeleri ise hâlâ tasarlanmaya devam ediliyor. Bugün, Aliağa’dan, Afşin-Elbistan’dan, Kazdağları’ndan, Muğla’dan ise ‘kömürle yaşayamıyoruz’ diyen halkın sesi yükseliyor. Baştan aşağı tüm sistemleriyle adil bir dönüşüm gerektiren bu süreç, yalnızca şirketlerin çıkarlarına odaklanırken, toplumsal faydanın, işçi ve kadın haklarının ve doğanın bütüncül olarak korunmasına yönelik politikalar barındırmıyor. Bilim ve tekniğin halkın ve tüm canlıların yararına kullanılması bir politikadır. Bu bakış açısından uzaklaşarak yapılan yasal düzenlemelerin hiçbirinin sivil toplum ve bilim insanları açısından bir tutarlılığı yoktur.”