'Mektubun kapsamı' tartışması: Öcalan'ın çağrısı sonrası Kürt siyasetinden farklı yorumlar

Elizabet

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 16, 2025
Mesajlar
338,514
Tepkime puanı
0
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “PKK kendini feshetmeli” çağrısının yankıları sürerken, mektup ve süreçle ilgili farklı değerlendirmeler yapılıyor.

Bu farklı değerlendirmelerin özellikle aynı parti içerisinden hatta İmralı Heyeti'nden gelmesi ise dikkat çekiyor.

DEM Parti’den çelişkili açıklamalar: YPG dahil mi, değil mi?​


İmralı heyetinde yer alan ve Öcalan ile doğrudan görüşen Tülay Hatimoğulları ile Sırrı Süreyya Önder, çağrının kapsamına ilişkin farklı değerlendirmelerde bulundu.

Hatimoğulları, Halk TV’de Barış Terkoğlu’nun sorusuna verdiği yanıtta, "Öcalan’ın mektubunda yalnızca PKK’den bahsedildiğini, YPG’nin bu çağrıya dahil olmadığını" ifade etti. Buna karşın, Sırrı Süreyya Önder, Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un programına katılarak çağrının “tüm silahlı unsurları” kapsadığını belirtti ve YPG'yi işaret etti.

Aynı heyette yer alan iki ismin farklı yorumları, sürecin daha şeffaf yürütülmesi, masadaki tarafların amaçlarının kamuoyuyla daha açık paylaşılması gerektiği düşüncesini perçinler nitelikte.

Öte yandan YPG tartışmasına KCK yöneticisi Zübeyir Aydar da katıldı. Aydar, "Rojava’nın farklı bir denklem olduğunu, buradaki asıl belirleyicinin Ankara değil, Şam olduğunu" ifade ederek, bölgede halen devam eden müzakerelere dikkat çekti.

'Kim bu silahlı gruplar?'​


PKK ve devlet arasındaki olası müzakere sürecine dair bir başka tartışma da “garantörlük” meselesi oldu. Kürt Ulusal Birlik Hareketi (TEVKURD) kurucularından ve Kürdistan İslami İnisiyatifi (Azadi İnisiyatifi) sözcülerinden Sıdkı Zilan, PKK ile devlet dışında üçüncü bir göz ve garantör bir özne olmadan böylesi süreçlerin sağlıklı ilerleyemeyeceğini söyledi.

Benzer bir görüş Partiya Kurdistani (PAKURD) kurucu lideri İbrahim Halil Baran tarafından da dile getirilirken, tarihçi Taner Akçam da Medyascope’taki yazısında bu noktaya işaret etti.

Sıdkı Zilan, Ütopya TV’ye verdiği röportajda, Öcalan’ın mektubunda geçen “Tüm gruplar silah bırakmalı” ifadesinin belirsiz olduğunu belirterek, “Kim bu gruplar? İsimleri ne?” sorusunu gündeme getirdi. Zilan, "çağrının asıl amacının sadece PKK’nin değil, Rojava ve Irak’taki Kürt varlığının da tasfiye edilmesi olduğunu" öne sürdü. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin, "Astana süreci çerçevesinde Kürtlerin kazandığı siyasi ve askeri kazanımları ortadan kaldırmayı amaçladığını" savundu.

Zilan ayrıca, PKK’nin ve Öcalan’ın açıklamalarının tüm Kürtleri kapsamadığını, bu sürecin yalnızca PKK’yi bağladığını belirtti.

'PKK’nin feshi bir son değil'​


Kongra-Gel Eş Başkanı Remzi Kartal da Öcalan’ın çağrısına dair değerlendirmelerde bulundu. Kartal, sürecin “devlet ve İmralı arasında uzun görüşmelerin bir sonucu” olduğunu ifade etti.

PKK’nin bu çağrıya nasıl yanıt vereceği konusunda Kartal, "örgütün Öcalan’ın talimatlarına uyacağını ancak bunun sadece askeri yapılanmanın son bulması anlamına geldiğini" belirtti. “Eğer 'PKK kendisini feshetti' diye düşünülürse bu doğru olmaz. Askeri yapılanma son bulabilir ama demokratik mücadele yeni bir başlangıçtır” ifadelerini kullandı.

'Pazarlık' tartışması​


Mektup sonrası devlet ile PKK arasında bir "pazarlık olup olmadığı" da gündeme getirildi.

İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder, "herhangi bir pazarlık yapılmadığını ve devletin de PKK’nin de ön koşullar dayatmadığını" öne sürdü. Ancak Taner Akçam, "bu tür süreçlerin bir anlaşma olmadan açıklanmayacağını" savundu.

Kürt Araştırmaları Merkezi’nden Reha Ruhavioğlu da benzer bir değerlendirme yaparak, "taraflar arasında bir uzlaşma olmadan böylesi açıklamaların yapılamayacağını" belirtti.

Akçam, "sürece 'pazarlık' perspektifinden bakanların, devletin hiçbir şey vermediğini ve PKK’nin hiçbir karşılık almadan 'koşulsuz teslim' olduğu görüşünü dile getirdiğini" aktardı.

 
Üst