- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 281,578
- Tepkime puanı
- 0
Şükran Arzu GÖNÜLERİ
Aleksandr Puşkin, Rus edebiyatının en saygın ve bilinen yazarlarından biri. Modern Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilen ve aynı zamanda şair de olan Puşkin’in sayısız eseri, dünya üzerinde Türkçe dâhil pek çok dile çevrildi.
Son olarak Puşkin’in Yaşlı Balıkçı ile Altın Balık masalı, Esma Orhan’ın resimleriyle Ayrıntı Yayınları’nın çocuk kitapları markası Dinozor Çocuk tarafından Kanşaubiy Miziev ve Emirhan Oğuz çevirisiyle yayımlandı. Bu kitap, açgözlülüğün ve doyumsuzluğun kötü sonuçları olabileceğine dair önemli dersler içeriyor ve hem büyüklere hem de küçüklere hitap ediyor. Yaşlı Balıkçı ile Altın Balık kitabı, Puşkin’in bugüne kadar gölgede kalan masalcı yanını okurlarla buluşturuyor. Kitabı yayına hazırlayan Levent Turhan Gümüş ile Puşkin’in “masalcı” yönüne dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yaşlı Balıkçı İle Altın Balık
Aleksandr Puşkin
Çeviren: Kanşaubiy Miziev - Emirhan Oğuz
Dinozor Çocuk, 2025
Puşkin’in masalcı yönü neden fazla bilinmiyor?
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yoğun olarak yaşanan aydınlanma devriminin en önemli taşıyıcılarından biri bilindiği gibi Hasan Âli Yücel külliyatıdır. Dönemin en önemli çevirmenleri tarafından Türkçeye kazandırılan dünya klasikleri serisinin ağırlık noktasını klasik Rus edebiyatı oluşturuyordu. Türk okurlar Rus edebiyatının devleriyle; Tolstoy’la, Dostoyevski’yle, Turgenyev’le, Gogol’la ve Gorki’yle erken denilebilecek bir dönemde tanıştılar.
Ancak aynı şeyi Rus çocuk edebiyatı için söyleyemeyiz. Son yıllarda artan çevirileri saymazsak bu alanda verilen ürün sayısı yok denecek kadar azdır. Sanırız bunda çocuk edebiyatının ayrı bir kanon olarak ancak son yıllarda belirginlik kazanmasının rolü vardır. Puşkin’in kardeşi Lövuşka’ya yazdığı “Ne mucize ve güzellik var bu masallarda” ifadesiyle altını çizdiği Rus masalları, Puşkin biyografilerinde onun üzerine bastığı temel, besleyen kaynak olarak kabul edilir.
Puşkin’in yetiştiği dönemde soylu ailelerde masal anlatma geleneği yaygındı. Puşkin, başta büyükannesi ve dadısı olmak üzere yakın aile çevresinin anlattığı masallarla büyümüştü. Sürgüne gönderildiği Rusya’nın güney bölgelerinde anlatılan masalları, türküleri, atasözlerini derledi, onlardan beslendi. Masallarının çoğunu 1830-1834 yılları arasında yazdı.
Bu masalların öne çıkan özellikleri nelerdir?
Klasik halk masallarının motiflerinden yararlanarak eserlerini kaleme alan Puşkin’in masalları, kendisinden önce ve sonra gelenlerden iki temel özelliği ile ayrılır.
Birincisi; Puşkin’in masalları manzum tarzda, şiir formunda yazılmıştır. Neden öyledir, bu sorunun yanıtını bir başka dev şairle Nâzım Hikmet’in “Sevdalı Bulut” masalının önsözüne yazdığı ifade ile tamamlamak anlamlı olacaktır. “Sevdalı Bulut” masalının önsözünde Nâzım, masalın önemini ve bütün edebi türlerin anası olduğunu şu sözlerle vurgular: “Edebiyat bütün çeşitleriyle masalla başlar, masalla biter. Ama gene de masal şiire yakındır en çok!”
Şöyle de denilebilir belki: Ritmiyle, katmanlı imge yapısı ve kişisel hayalhaneyi dalgalandıran yapısıyla şiir masala en çok yakın olandır ve bunu en iyi bilenlerden biri de Puşkin’dir. Dönemin önde gelen şairlerinden P. Vyazemskiy’e yazdığı mektubunda, “Ben şimdi bir roman değil, şiir-roman yazıyorum; cehennemî bir fark var aralarında!” diye yazan Puşkin’in bu sözlerini masala uyarladığımızda yazdığının masaldan ziyade masal-şiir olduğunu, başka bir ifadeyle yazdıklarının “edebi masal” başlığı altında değerlendirilmesinin daha doğru olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Buradan, onu eserlerini klasik masallardan ayıran “edebi masal” kategorisine yükselten ikinci ayrım noktasına geçebiliriz.
Nedir o “ayrım noktası”?
Puşkin, halk masallarından yararlanmakla birlikte hiçbir masalında kendisini klasik anlatıyla, klasik masalların macera ya da eylemlilik ritmiyle sınırlamaz. Kaynak metinden yararlanır ama anlatım biçimi ve içerik olarak tekrara düşmez. Grimm Kardeşler’in “Balıkçı ve Altın Balık” masalından esinlenmekle birlikte daha çok çağdaşı tıp doktoru, dil ve sözlük bilimci ve ağır yaralı Puşkin’in son günlerine nezaret eden Vladimir Dal’ın anlattığı Rus karakterlerin izlerini taşıyan “Balıkçı ve Balık” masalından yararlanır. Ve karşılığında Dal’a bir Rus halk masalı olan “Cesur Georgi ve Kurt” masalını anlatır.
Halk masallarına özgü yöntem ve yapısal kurguyu göz ardı etmeyen Puşkin, tiyatronun olanaklarından da yararlanarak masalda geçen olayları bir sahne düzeni içinde canlandırılabilir kılar. Ortam ve karakter betimlemeleri edebi açıdan güçlü olup tek bir kahraman ya da sahne ile sınırlı değildir. Olay örgüsü ve sahneler birbiri ardına akarken, yan karakterler bazen kahramandan rol çalacak kadar güçlü bir şekilde tasvir edilerek klasik masal atmosferi, diyaloglar aracılığıyla gerçekçi ve bu dünyaya ait kılınır.
Masalların bir kısmı mutlu sonla biterken bir kısmı sonunda adaletin, hak bilirliğin, iyiliğin kazandığı bir çıkarsama ile biter. “Altın Horoz” masalında klasik masallarda olduğu gibi kötülük kaynağına doğru büyük ve ortanca kardeş yola çıkar, başaramazlar. Puşkin ilk şaşırtmacayı burada verir. Üçüncü bir kardeş, “küçük kardeş” yoktur. Çar Dodon tahtını korumak için kendisi yola çıkar. Sonsuzluk gibi beyaz Büyücüsü, şafak gibi parlayan Doğulu Prensesi ve Altın Horozuyla olağanüstü karakterlerin yer aldığı masal kibrin ve verilen sözlerin tutulmamasının yol açtığı bir sonla nihayetlenir.
“Yaşlı Balıkçı ve Altın Balık” masalı da öyle mi?
Evet öyle. Her şey olağanüstü güçlere sahip bir Altın Balığın Yaşlı Balıkçının serpme ağına takılması ile başlar. Bir yanda merhamet sahibi, iyi huylu, iyi yürekli Yaşlı Balıkçı ve benzersiz sihirli yeteneklere sahip Altın Balık vardır, diğer yanda balıkçının kötücül duygularla dolu, açgözlü, küstah ve doyumsuz karısı. Ve sonunda kaybeden açgözlülük ve doyumsuzluk olur.
Puşkin kaç masal yazdı ve bu masallarda neyi anlattı?
Puşkin, tamamına yakını Türkçeye çevrilen, biri tamamlanmamış yedi masal kaleme almıştır: Altın Horoz, Balıkçı ile Altın Balık, Papaz ile Yardımcısı Balda, Çar Saltan, Ölü Prenses ve Yedi Bahadır, Ruslan ve Ludmila (Ve yarım kalan) Bir Ayının Masalı. Bu masalların hemen hepsinde Puşkin döneminin toplumsal ilişki ve çelişkilerine, Rus derebeylik düzeninin eleştirilerine yer verir. Çar ve soylu sınıf da bu eleştirilerden nasibini alır. Bu yüzden, kullandığı alaycı dil ve hiciv nedeniyle sürgün edilir, yazıları sansüre uğrar. Ve sonunda Rus dilinin güneşi bir kış günü batar ki kendi ölümünü daha önce anlatmıştır zaten: Bir kurşun göğsünü delmişti / Yaradan kan tütüyordu.
Yevgeni Onegin kitabından mı bu dizeler?
Evet. Puşkin’in baş yapıtı bir şiir-roman olan Yevgeni Onegin’dir. Birçok eleştirmene göre, kendi kişiliğinin bir kısmını Onegin imgesinde, diğer kısmını şair olan Lenskiy’de sergilemiştir. Lenskiy’in düellosu da şairin 1837’de hayatını kaybettiği düellonun bir habercisidir. Puşkin’in düello tanıklarına göre, Lenskiy’in ölümünü canlandıran dizelerde ne varsa şairin ölümü de öyle gerçekleşmiştir. Bunun dramatik bir kehanet olduğunu söyleyebiliriz.
Aleksandr Puşkin, Rus edebiyatının en saygın ve bilinen yazarlarından biri. Modern Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilen ve aynı zamanda şair de olan Puşkin’in sayısız eseri, dünya üzerinde Türkçe dâhil pek çok dile çevrildi.
Son olarak Puşkin’in Yaşlı Balıkçı ile Altın Balık masalı, Esma Orhan’ın resimleriyle Ayrıntı Yayınları’nın çocuk kitapları markası Dinozor Çocuk tarafından Kanşaubiy Miziev ve Emirhan Oğuz çevirisiyle yayımlandı. Bu kitap, açgözlülüğün ve doyumsuzluğun kötü sonuçları olabileceğine dair önemli dersler içeriyor ve hem büyüklere hem de küçüklere hitap ediyor. Yaşlı Balıkçı ile Altın Balık kitabı, Puşkin’in bugüne kadar gölgede kalan masalcı yanını okurlarla buluşturuyor. Kitabı yayına hazırlayan Levent Turhan Gümüş ile Puşkin’in “masalcı” yönüne dair bir söyleşi gerçekleştirdik.

Yaşlı Balıkçı İle Altın Balık
Aleksandr Puşkin
Çeviren: Kanşaubiy Miziev - Emirhan Oğuz
Dinozor Çocuk, 2025
Puşkin’in masalcı yönü neden fazla bilinmiyor?
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yoğun olarak yaşanan aydınlanma devriminin en önemli taşıyıcılarından biri bilindiği gibi Hasan Âli Yücel külliyatıdır. Dönemin en önemli çevirmenleri tarafından Türkçeye kazandırılan dünya klasikleri serisinin ağırlık noktasını klasik Rus edebiyatı oluşturuyordu. Türk okurlar Rus edebiyatının devleriyle; Tolstoy’la, Dostoyevski’yle, Turgenyev’le, Gogol’la ve Gorki’yle erken denilebilecek bir dönemde tanıştılar.
Ancak aynı şeyi Rus çocuk edebiyatı için söyleyemeyiz. Son yıllarda artan çevirileri saymazsak bu alanda verilen ürün sayısı yok denecek kadar azdır. Sanırız bunda çocuk edebiyatının ayrı bir kanon olarak ancak son yıllarda belirginlik kazanmasının rolü vardır. Puşkin’in kardeşi Lövuşka’ya yazdığı “Ne mucize ve güzellik var bu masallarda” ifadesiyle altını çizdiği Rus masalları, Puşkin biyografilerinde onun üzerine bastığı temel, besleyen kaynak olarak kabul edilir.
Puşkin’in yetiştiği dönemde soylu ailelerde masal anlatma geleneği yaygındı. Puşkin, başta büyükannesi ve dadısı olmak üzere yakın aile çevresinin anlattığı masallarla büyümüştü. Sürgüne gönderildiği Rusya’nın güney bölgelerinde anlatılan masalları, türküleri, atasözlerini derledi, onlardan beslendi. Masallarının çoğunu 1830-1834 yılları arasında yazdı.
Bu masalların öne çıkan özellikleri nelerdir?
Klasik halk masallarının motiflerinden yararlanarak eserlerini kaleme alan Puşkin’in masalları, kendisinden önce ve sonra gelenlerden iki temel özelliği ile ayrılır.
Birincisi; Puşkin’in masalları manzum tarzda, şiir formunda yazılmıştır. Neden öyledir, bu sorunun yanıtını bir başka dev şairle Nâzım Hikmet’in “Sevdalı Bulut” masalının önsözüne yazdığı ifade ile tamamlamak anlamlı olacaktır. “Sevdalı Bulut” masalının önsözünde Nâzım, masalın önemini ve bütün edebi türlerin anası olduğunu şu sözlerle vurgular: “Edebiyat bütün çeşitleriyle masalla başlar, masalla biter. Ama gene de masal şiire yakındır en çok!”
Şöyle de denilebilir belki: Ritmiyle, katmanlı imge yapısı ve kişisel hayalhaneyi dalgalandıran yapısıyla şiir masala en çok yakın olandır ve bunu en iyi bilenlerden biri de Puşkin’dir. Dönemin önde gelen şairlerinden P. Vyazemskiy’e yazdığı mektubunda, “Ben şimdi bir roman değil, şiir-roman yazıyorum; cehennemî bir fark var aralarında!” diye yazan Puşkin’in bu sözlerini masala uyarladığımızda yazdığının masaldan ziyade masal-şiir olduğunu, başka bir ifadeyle yazdıklarının “edebi masal” başlığı altında değerlendirilmesinin daha doğru olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Buradan, onu eserlerini klasik masallardan ayıran “edebi masal” kategorisine yükselten ikinci ayrım noktasına geçebiliriz.
Nedir o “ayrım noktası”?
Puşkin, halk masallarından yararlanmakla birlikte hiçbir masalında kendisini klasik anlatıyla, klasik masalların macera ya da eylemlilik ritmiyle sınırlamaz. Kaynak metinden yararlanır ama anlatım biçimi ve içerik olarak tekrara düşmez. Grimm Kardeşler’in “Balıkçı ve Altın Balık” masalından esinlenmekle birlikte daha çok çağdaşı tıp doktoru, dil ve sözlük bilimci ve ağır yaralı Puşkin’in son günlerine nezaret eden Vladimir Dal’ın anlattığı Rus karakterlerin izlerini taşıyan “Balıkçı ve Balık” masalından yararlanır. Ve karşılığında Dal’a bir Rus halk masalı olan “Cesur Georgi ve Kurt” masalını anlatır.
Halk masallarına özgü yöntem ve yapısal kurguyu göz ardı etmeyen Puşkin, tiyatronun olanaklarından da yararlanarak masalda geçen olayları bir sahne düzeni içinde canlandırılabilir kılar. Ortam ve karakter betimlemeleri edebi açıdan güçlü olup tek bir kahraman ya da sahne ile sınırlı değildir. Olay örgüsü ve sahneler birbiri ardına akarken, yan karakterler bazen kahramandan rol çalacak kadar güçlü bir şekilde tasvir edilerek klasik masal atmosferi, diyaloglar aracılığıyla gerçekçi ve bu dünyaya ait kılınır.
Masalların bir kısmı mutlu sonla biterken bir kısmı sonunda adaletin, hak bilirliğin, iyiliğin kazandığı bir çıkarsama ile biter. “Altın Horoz” masalında klasik masallarda olduğu gibi kötülük kaynağına doğru büyük ve ortanca kardeş yola çıkar, başaramazlar. Puşkin ilk şaşırtmacayı burada verir. Üçüncü bir kardeş, “küçük kardeş” yoktur. Çar Dodon tahtını korumak için kendisi yola çıkar. Sonsuzluk gibi beyaz Büyücüsü, şafak gibi parlayan Doğulu Prensesi ve Altın Horozuyla olağanüstü karakterlerin yer aldığı masal kibrin ve verilen sözlerin tutulmamasının yol açtığı bir sonla nihayetlenir.
“Yaşlı Balıkçı ve Altın Balık” masalı da öyle mi?
Evet öyle. Her şey olağanüstü güçlere sahip bir Altın Balığın Yaşlı Balıkçının serpme ağına takılması ile başlar. Bir yanda merhamet sahibi, iyi huylu, iyi yürekli Yaşlı Balıkçı ve benzersiz sihirli yeteneklere sahip Altın Balık vardır, diğer yanda balıkçının kötücül duygularla dolu, açgözlü, küstah ve doyumsuz karısı. Ve sonunda kaybeden açgözlülük ve doyumsuzluk olur.
Puşkin kaç masal yazdı ve bu masallarda neyi anlattı?
Puşkin, tamamına yakını Türkçeye çevrilen, biri tamamlanmamış yedi masal kaleme almıştır: Altın Horoz, Balıkçı ile Altın Balık, Papaz ile Yardımcısı Balda, Çar Saltan, Ölü Prenses ve Yedi Bahadır, Ruslan ve Ludmila (Ve yarım kalan) Bir Ayının Masalı. Bu masalların hemen hepsinde Puşkin döneminin toplumsal ilişki ve çelişkilerine, Rus derebeylik düzeninin eleştirilerine yer verir. Çar ve soylu sınıf da bu eleştirilerden nasibini alır. Bu yüzden, kullandığı alaycı dil ve hiciv nedeniyle sürgün edilir, yazıları sansüre uğrar. Ve sonunda Rus dilinin güneşi bir kış günü batar ki kendi ölümünü daha önce anlatmıştır zaten: Bir kurşun göğsünü delmişti / Yaradan kan tütüyordu.
Yevgeni Onegin kitabından mı bu dizeler?
Evet. Puşkin’in baş yapıtı bir şiir-roman olan Yevgeni Onegin’dir. Birçok eleştirmene göre, kendi kişiliğinin bir kısmını Onegin imgesinde, diğer kısmını şair olan Lenskiy’de sergilemiştir. Lenskiy’in düellosu da şairin 1837’de hayatını kaybettiği düellonun bir habercisidir. Puşkin’in düello tanıklarına göre, Lenskiy’in ölümünü canlandıran dizelerde ne varsa şairin ölümü de öyle gerçekleşmiştir. Bunun dramatik bir kehanet olduğunu söyleyebiliriz.