- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 309,567
- Tepkime puanı
- 0
“ Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men’eden bir ümmet( topluluk) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” ( Âl-i İmran/ 3/ 104) Zaman zaman, Sosyal Medya Mecra’ların Câlib-i dikkak mevzu’u’lar düşüyor.Nitekim, Merhum, Ahmed Muhtar Büyükçınar Hoca’nın hatıratından, bir-kaç paragraflık bir metin düştü Merhum, Ahmed Muhtar Büyükçınar, 1920 yılında Gazeantep de doğmuş, küçük yaşlarında hıfzını tamamlamış, muhtelif hoca’lardan, İslâmî ilim’leri tahsil etmiş, Mısır’a gitmiş, Câmiatü’l-Ezher de tedrisatını tamamlamış, yurda döndükten sonra da, ilmî çalışmalarına devam etmiş, bi’lhassa, İstanbul’da ve Yalova’da, Yüksek İslâm Enstitü’sü ve İlahiyat Fakülte’lerine devam eden talebe’nin noksanlarını tamamlamak gayretiyle, gayriresmî Kurs’lar tertip etmiş, haricen onları okutmuş, ehl-i Sünnet akidesinden ayrılmamaları hususunda telkinlerde bulunmuştur.Ayrı disiplinlerden geldiğimiz için, kendisini tanıma fırsatı bulamadım.Şunları ifade etmek isterim; Mısır’daki Câmiatü’l- Ezher, ma’alesef, Osmanlı’da, 1839 Tanzimat Fermanı ile” Gülhane Hattı Hümâyüyünü” masonlar, mosonik zihniyyet, nasıl Osmanlı’ya hulûl etmiş ise, aynı yıllarda, masonlar. Mısır’da Câmiatü’l-Ezher’e de hulul ettiler. Bu yıllardan sonraki bütün Ezher Şeyh’leri( Bizdeki karşılığı Rektör) hep masonlardan ta’yin edilmiştir. En meşhurları da, Cemalddin Efgânî, Şeyh Muhammed Abduh’ dur. Türkiye’den, 1920’li yıllardan i’tibaren, bi’lhassa, Osmanlı Mederese’lerinin 03 Mart 1924 tarihiden sonra, İslâmî ilim’leri tahsil için Mısır’a gidenler, bunlara,SiyâsÎ sebelerle Mısır’a gidip, bir müddet, Ezher’de, Türk Edebiyatı muallimliği yapan, Mehmed Akif Bey de dahil, hepsi, birer “ Ellâ Mezhebiyye,” mezhepsizler veya mezhepsizlik mezhebine mensup olanlar olarak, müceddid, ( reformist) hâşâ! İslâm’da reform, dönmüşlerdir.İstiusnalar varsaki, varıdr, bunlar da ahir-i Ömrünü Mısır’da geçirmek mecburiyetinhde kalan, Şeyhulislâm Mustafa Sabri TokadÎ Efendi’nin etrafında kümelenenlerdir. Bulgaristan Türkü, Deliormanlı, Emekli Müftü, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü sabık müdür’lerinden, Merhum Ahmed Davudoğlu Hoca’mız gibi. Öyle, öyle anlaşılıyorki, Merhum, Ahmed Muhtar Büyükçınar hoca’da Merhum, Ahmed Davudoğlu Hoca’mız gibi, Mustafa Sabri Efendi’nin etrafında kümelendiği için, ehl-i Sünnek akidesini muhafaza ederek, ilim tahsil etmiştir. Merhum, Ahmed Muhtar Büyükçınar’ın İnternet vasatına düşen hatıratından bir bölüm şşeylediur: “ Ezher’de, Fakümte’de, derse başladığımızın 3. Günü, İlm-i Kelâm dersine girmiştik. Sınıfta ben başka Türk yoktu. Hoca’mız, Prf.Dr. Ali Câbir, derse başlamadan önce, kısa bir konuşma yaptı: “ Çocuklar! Okuyacağımız kitap, “ Mevâkıf,” ve başka bir hoca’nızın okutacağı “ Şerh-i Akâid’”dir. Bu değerli kitapların yazarları Türk’tür. “ Şerh-i Akâid”’in üzerine 19 şerh ve hâşiye yazılmış! Bunların 17’si Türk Uleması’nın eseridir. Kur’ân-ı Kerim’e ilk tefsir yazan, Allâme, Zemahşerî, Türk’tür. Burada okuyacağınız Nesefî ve Ebussuûd tefsirleri vedaha pekçok önemli tefsirler Türk Uleması’nın eserleridir. Kur’ân-ı Kerim’den sonra İslâm dini’nin ikinci kaynağı olan hadis kitaplarından, “ Kütüb-ü Sitte’” nin, başta Buhârî olmak üzere, 5’i de Türk eseridir. Dinimizle, geçmiş Peygamberler ve kavimleriyle alakalı pekçok kıymetli eser’in yazarı da Türk’tür. Biz Arap’lara ve bütün müslümanlara, Arapça kelime’lerin ma’na’larını anlatan ve bu alanda ilk def’a kaleme alınan en büyük kaynak, Türk âlim’lerinden Fîrûzâbâdî’nin yazdığı, “ Kâmûs” kitabının ismi nedir? “ Okyanus,” tur. Sadece bunlar mı? Türk’lerin başka husûsiyyetleri de vardır; Türk’lerde Mezhep ve inanç birliği de vardır; Dünya’nın neresinde olurlarsa olsunlar, Türk’lerin tamamı, amelde Hanefî Mezhebine, i’tikad’da Mâtürîdî Mezhebi’ne bağlılar. Hiç bir zaman Türk’ler Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in yolundan ayrılmamış, yanlış yollara sapmamış,( Frak-ı Dalle’ye meyl etmemiş), bâtıl mezhep’lere yönelmemişlerdir. Türk’ler tarih boyunca, Yüce İslâm Dini’nin savunucusu, dünya’daki bütün müslümanların hamisi,( koruyucusu) olmuştur.” Hoca’mız Ali Câbir’in Ecdadımız hakkında konuştukları beni duygulandırdı, Okuluma bağlılığımı ve ilme karşı iştiyakımı artırdı. Cemaleddin Efgânî, Şeyh Muhammed Abduh gibi, azılı masonların işgali altındaki, Câmiatü’-Ezher’in çatısı altında, demekki, Prf.Dr. Ali Câbir gibi, insaflı, Ehl-i Sünnet Akidesine sımsıkı sarıldığı ve asla ta’viz vermediği için, Devletimize ve Türk Milleti’ne düşman olan mason ve mezhepsiz, meslekdaş’larına rağmen, Türk âlimlerine hürmetini, Osmanlı’ya, Aziz Türk Milleti’ne sevgisini muhafaza eden, Merhum, Prf.Dr. Ali Câbir Hoca’ya Rabbi’min vâsî rahmetini niyaz ederim.